Mehmet Saatçi
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Asayiş
  4. TUTTURMUŞUNUZ YENİDEN AÇILIM SAFSATASI!

TUTTURMUŞUNUZ YENİDEN AÇILIM SAFSATASI!

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hele yaklaşın yamacıma size Siverekli Sokrates’in toplumsal kuramından bahsedem; Çoğunluk kurallara uymadığında mesala herkes kırmızı ışıkta geçtiğinde o sırada ışıkta bekleyen bir vatandaş kendisini nasıl tanımlamalı? İdeal bir yurttaş mı, yoksa enayinin önde gideni mi? Evet duydum sizi; “enayinin önde gideni diye hömkürdünüz” İdeal olan davranış enayilik haline geldiğinde sahtekarlıkta ideal davranış haline gelirmiş de ondan.

Salak salak sahipleniyoruz insanları! Sonra onların hiçbir şeyi olmadığımızı anladığımız anda yıkılıyoruz. Kimseye anlatamadığım mecburiyetlerim var benim. Hatta 21 Aralık’tan daha uzun gecelerim oldu, bitmeyecek diye düşündüğüm. Ama konu o değil tabi; dönem çok iğrenç bir hal almaya başladı. Kimse mutlu değil, mutlu olanlar ise gerçekten mutlu değil bende yirmi sene mutlu olduğumu sananlardanım bu arada. Herkes herkesin alternatifini oluşturmuş yalan hayatlarında. Erkekler daha olumlusu olmayacak diye vazgeçemezken ilişkilerinden, kadınlar daha iyisini bulabileceklerinin hayalindeler. Boşanmalar yüz yılın rekorunu kırmış durumda. Anlaşılmayan, kadınların veya erkeklerin yaşayamadıkları her şeyi yaşamaya heves etmeleri. Peki bu nasıl mümkün olur sizce?Tabi ki lağım kokan sosyal ağlardan. Sosyalleşmek kavramı flörtleşmeye kılıf edilmiş gidiyor. Kimse kimse ile mutlu değil, herkes sanal yani sandığı mutluluğun peşinde. Kendi ekonomisini kazanıp hak ederek yapmaya kutsal kaseleri yemiyor tabi. Kutsal kaselere fısıldayan Papaz Artin’in de dediği gibi pasta bulamıyorlarsa kalaşnikof yesinler, o da olmadı eşeğin ziftini yesin arsızlar.

Yaradan buyuruyor ki “ey iman edenler bir topluluk diğerini alaya almasın, belki onlar kendilerinden daha iyidirler” şimdi bu ayet nerden çıktı demeyin diye açıklama gereği duydum; beğendiklerinizle haşr olunacaksınız ya, hah işte o yüzden adam gibi adamları beğenin ki cennette yoldaşınız gay’ler, travesti’ler, yavşaklar olmasın.

Beni neden düştüğüm yerden çıkartmadınız lan Mahmut, kırmızı şortli diye haykıran Karl Marx reis geldi aklıma. Elinde viskilerin hasosu buzlu Ballantines’i, önünde ezme bizon etinden çiğ köftesi, babasının şatosunda, şömine başında, ezilmiş hakların savunucusu olan. Zengin bir ailenin burjuva yaşantısına sahip züppe çocuğu ama dünya onu lünpen ve proleter halkın savunucusu olarak tanıyıp içinde büyütüyor. Aynı bizim coğrafyada islam dinine yüzyıllardır verilemeyen zararı veren siyasal islamcılar gibi.

Tutturmuşsunuz yeniden açılım safsatası! Lan savcılar Habur’da ayaklara gidip, örgütçülerin yedikleri Lahmacunun paralarını resmi kurumlara ödettirilirken bugün olduğu gibi kimse veryansın etmiyordu. İşte ben dahil fikirdaşlarım haricinde kimse nerdeyse f tipi senaryoya o zaman ses çıkartmıyordu. Ne değişti bugün de sesiniz çıkmaya başladı. Zorunuza giden ne, gerçeklerin Devlet bey tarafından haykırılması mı? Çıkartın tarafgir gözlüklerinizi! Asıl gerçek şu; ya devlete dönen silahlar sonsuza kadar gömülecek, ya o devlete silah çeviren eller. Şu da göz ardı edilmemeli aslında, şayet bu söylemi bir başkası dillendirseydi ülkemizde çok ciddi provakatif dezenformasyonlar yaşanırdı.

Taze sorunlarımızdan biri de mültecilerimiz. Mülteci sorununu sadece sosyal medyadan ya da TV’den gördüğünüz kadar sanıyorsanız yanlıyorsunuz. İstila hiçte öyle sessiz gerçekleşmiyor, bildiğin davul zurna ile istila ediliyoruz.

Gelin size bir gerçeği anlatayım:

Ben İstanbul’da işim gereği çok fazla kurye ile irtibat halindeyim. Ben bile bazı günler ortalama 200 km. yol yapıyorum, şehir içinde dosya yetiştirmek için. Tuzla’dan Gümüşyaka’ya gidip gelmediğim ilçe semt mahalle kalmıyor. Neyse konumuz bu değil, asıl konu sessiz istilanın bizi nasıl gettolaşmaya sürüklediğidir.

Tahminime göre ESENYURT, BAŞAKŞEHİR, BEYLİKDÜZÜ, FATİH ve BAĞCILAR ilçelerine bir süre sonra TC. VATANDAŞI giremiyecek.

Size danışmanlık yapmak  için gittiğim adreslerden bahsedeyim; Herşeyden önce hem Suriyeliler hem de bizim yandaşların bazıları diyor ya “Suriyeliler ekonomik olarak bize çok faydalı”, diye; bu söz külliyen yalan, çünkü örneğin Esenyurt’ta telefonu bozulan bir Suriyeli telefonunu Sirkeci’de işyeri olan hemşerisi olan bir tamirciye gönderiyor, ya da altın takı alacak Başakşehir’deki bir Pakistanlı Bağcılar’daki Pakistanlı kuyumcudan kurye ile aldırıyor alacağını, ya da Afganlar Fatih ve Yenikapı’da bulunan kendi marketlerinden alışveriş yapıyorlar.

Çünkü çok kere Afgan pirinci taşıyan kurye tanıdım. Şimdi gelelim işin sağlık boyutuna, bu durum çok daha vahim. İstanbul genelinde diş protezi yaptıran kişilerin %90’ı Suriyelilerin merdiven altında üretilen diş protezlerini ağızlarına takıyor ve diş klinikleri “ucuz” diye buraları tercih ediyorlar.

Basit bir anektod anlatayım sizde hayal dünyanızda yaşayın bu durumu! Fatih’te Suriyelilerin işlettiği bir adres düşünün, virane merdiven altı bile değil, mega virane korku filminden hallice eski müstakil bir gecekondu olsun. Burada diş protezi yapılıyor. Üretilen protezi Florya’da ultra lüks diş kliniğinde Suriyeli bir diş doktorunun sipariş verdiğini ve sizin ne Amerikan Hastanesinde ne de Memorial’ da görmediğiniz bu şatafat için gittiğiniz klinikte  bu protezi size fahiş fiyata uyguladıklarını düşünün.

Benim ülkemde benim vatandaşıma sağlıksız medikal ürünle tedavi uyguluyorsun, neden; diye kimse sormuyor. Tabi ki o da “Kendi vatandaşı kazansın diye” bu durumu gerçekleştiriyor. Devam edeyim; yurtdışına çıkarken kovid testi yaptıran insanların %90’ı yine merdiven altı Suriyeli laboratuvarlarda karman çorman hiç bir önlem olmadan coca cola dolaplarının içinde yüzlerce test tüpünün olduğu yerlerde testlerini yaptırdı! Burada olabilecek en büyük sorun, “test sonucunun yanlış çıkmasıdır”. Ama bu durumu da kimse umursamayıp denetlemedi. Bizim aşı karşıtı çakma milliyetçi ve vatanseverlerin işine geliyordu.

Ama gelelim en tehlikelisine; Başakşehir’de yine merdiven altı bir laboratuvar düşünün; binlerce kurye var, biri giriyor biri çıkıyor. Kan tüpleri yerlerde. Bir tane cihaz var onun yanında da ev tipi Vestel, Arçelik buzdolabları, test tüpleri her yerde ve bu tüplerin yarısı idrar yarısı da kan. Peki buraya bu tüpleri kim gönderiyor?

Özel hastane diye gittiğiniz çoğu hastaneler ucuz diye buralara yolluyor çünküm.

Gelelim zenginlerine; onların da çoğu Başakşehir’de oturuyor.

Onlara çok yoğun bir şekilde kuryeler neden gidiyor biliyor musunuz?

Hani son zamanlarda vatandaşlık reklamı yapan vize şirketleri var ya onlardan oturma izinlerini, vatandaşlık başvurularını, vb. alıp götürüyorlar.

Ve %98’i lüks içinde yaşıyorlar.

Bir gün bir kargo görevlisine adres sordum, “gel ben de oraya gidiyorum” dedi.

Elinde boyu kadar çuval sordum, “hepsi oraya mı?”; diye “aynen oraya her gün bir çuval getiriyorum” dedi, içinde “hepsi burada, trendyol ve amazon kolileri”.

Beylikdüzü ve Esenyurt tayfası ise mafyalaşmış! Beylikdüzü’nde örneğin “İnovia siteleri” var, orada onların izni olmadan ne ev tutabilirsiniz ne satabilirsiniz. Esenyurt’ta zaten onlara göre tam gettolaşma var.

Bazı mahalleler var ki gözünüzü kapatıp sizi oraya bıraksam gözünüzü açtığınızda “eyvah Suriye’ye kaçırmışlar beni!” dersiniz.

Daha yüzlerce örnek var ama yazsan ne olacak, en azından sağlığınıza dikkat edin.

Doktorunuzu, Diş hekiminizi iyi tanıyın,  çalıştıkları laboratuvarın neresi olduğunu sorun, gerçi sizene diyebilirler! İşte siz sırf bu yüzden hekimlerinizi iyi tanıyın.

Direnin ey insanlar, hatta direnirken de gülümsemeyi bırakmayın. Saygı ve hürmetle büyük küçük demeden alayınızın ellerinden öperim…

Evet unutmadan; Cesaret Bulaşıcıdır…

TUTTURMUŞUNUZ YENİDEN AÇILIM SAFSATASI!
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 20 Ocak 2025, 22:33

    Kalemine sağlık kardeşim,ne yazık ki gerçekler aynen yazdığın gibi tebrik ederim.

  2. 20 Ocak 2025, 19:32

    Cesaret bulaşıcıdır, evet. Dilerim hepimize bulaşır.