Hem yakışıklı, hem karizmatik, hem zeki, hem komik, hem güzel huylu, hem tatlı olmayı ben tercih etmedim arkadaşlar. Lütfen üstüme gelmeyin. Kimyasal yapmayı
Walter White hocadan öğrenecek değiliz kuzum. Neyse burdan El Chapo ve Venezuela halkına selam ederim, var olsun teşkilat…
Ömrümün en kazıklanabilir dönemimdeyim, bir şey yiyip içsem, ne fiyat söyleseler itiraz etmeden kabul ediyorum. İşin gerçeği sorgusuz sualsiz yaşamaya alıştırıldık ve ben ucuz pahalı algımı kaybettim yemeğe 1245 lira diyor, olabilir diyorum. Ayakkabı 5199 lira mesela, makul gibi. Ya da kaça kadar ucuz, kaçın üstü pahalı ben neredeyim? Arkamdaki Afganlı kim, Suriyeli de olabilir garantisi yok. Birde şey var; ucuz insanların pahalı cümleleri…
Ne demiş Frida Kahlo bacı; Dumanını saklayınca yanmıyorsun sanıyorlar…
Büyümek için illa babası mı ölmeli insanın?
Yıllar sonra fark edersin ki; büyüyen sen değilsin aslında. Büyüyen “keşke”lerin. Büyüyen, çoğalan, “keşke babamla!!” diye başlayan cümlelerin, ve hiç büyümeyen bir yanı hep eksik kalacak olan çocukluğun. Hiç büyümeyenini sakladığındandır. Ben kendimin dedesiyim aslında…
Bir yolda yürüyorsun; yolun yarısı birilerinin seni dağıtmasıyla, diğer yarısı da kendini toparlamakla geçiyor. Velhasıl Kelam hiçbir şey anlamadan bu hayattan gidiyorsun…
Jung; “Sırf hapiste olduğu için hırsızlık yapmayan hırsız, ahlaklı bir kişi değildir” der. Dürüstlük ve ahlak; fırsat bulamadığı için yanlış bir davranıştan uzak durmak değil, fırsat olmasına rağmen yanlış davranışı tercih etmemektir..! Demem o ki isminin önüne “Başkan” sıfatı gelenler özünden çıkmasın ki isminin önünden “Başkan” sıfatı gidince ve veya parti ismi isimlerinin önünden alındığında göt gibi kalmasınlar sonra. Bu ülkede herkesin ne kadar vatansever olduğu, menfaatleri bitince ortaya çıkıyor, bilin istedim…
Hele bi yaklaşın yamacıma hayat dersi vercem size; Dört tavuk, bir kartal yuvasına gidip bir yumurta çalarlar.
Yumurtayı kümese getirdiklerinde, diğer tavuklar gördükleri bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşünürler. Zaman geçer, yumurtayı getirenler de unuturlar, onlar da bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğuna inanırlar.
Günün birinde kuluçkaya yatan bir tavuğun altındaki o yumurta kırılır. İçinden simsiyah kanatlı, ilginç gagalı tuhaf bir tavuk çıkar.
Herkes şaşkın, mutludur; böylesini ilk defa görmüşlerdir.
Anne tavuk, yavrusuna dersler vermeye başlar: “Bak yavrum, yerden bulduğun böceği şöyle ye! Arpayı buğdayı böyle ye!.”
Anne tavuk her geçen gün yeni şeyler öğretir yavrusuna; tehlikelere karşı nasıl davranılacağını da..
Büyük yumurtadan çıkan ilginç gagalı yavru tavuk, annesinin her söylediğini yapmakta, büyüdükçe de güzelleşmektedir. Oldukça uzun kanatları vardır. Diğer tavuklar onun kanatlarına kıskançlıkla bakmaktadır.
Bir gün anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendini nasıl savunacağını anlatırken yavrunun gözü, gökyüzünde çoook yukarılarda süzülerek ihtişamla uçan başka bir canlıya ilişir.
“Anne bu ne?” diye sorar.
Anne tavuk;
“Ha o mu? O kartal yavrum, kuşların padişahı.”
“Ne de güzel uçuyor!..” deyip iç geçirir yavru tavuk. “Evet yavrum. Ama sen sakın ona özenme! Asla onun gibi olamazsın. Senden önce baban, deden, amcan hepsi ona özendi ama hiç biri onun gibi uçamadı.Sen bir tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın.”
O günden sonra küçük tavuk,ömrü boyunca arka bahçede kartalın ihtişamlı geçişini izleyip iç çeker ve her defasında, “Keşke ben de bir kartal olup uçabilseydim.” diye hayıflanır.
Ve bir gün siyah uzun kanatlı büyük tavuk,ihtişamlı kartalı izlerken ölüp gider. Onu bir tavuk gibi defnederler. Oysa ölen bir kartaldır. Etienne de La Boétie “Gönüllü
Kulluk” kitabında der ki:
“Eğer iki kuşak köleleştirilirse, bundan sonra gelen kuşak özgürlüğü hiç tanımadığı,görüp bilmediği için pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir.”
Demem o ki; Gök Bayrak Rüzgâr bekliyor. Ey Türk Milleti, Titre ve Kendine Dön. Yarın çok geç olabilir!
Kendinizi sevdiklerinizden saklamayın. Onlara karşı daima gülümseyin, asla somurtmayın…
(Not gülmeyi çok seviyorumdu)
La bugün canım sıkıldı çocuk parkına gidip salıncak sırasına girdim. Bayana diyorum ki; çocuktan sonra sıra bende, sizin çocuk nerde diyor. Hanımefendiciğim darlandım, canım çekti 2dk sallanıp gidecem, işim var zaten. Neyse son 20 senedir herkeşler din çalıştı, ama soru biyolojiden geldi. Şimdi kamu stopu: Ne güzel demiş Bozkırın Tezenesi Neşet Baba; “Sessizliğini duymayan birine sevdanı verme. Göynün incinir, uykuların ziyan olur”…
Direnin ey insanlar, hatta direnirken de gülümsemeyi bırakmayın. Saygı ve hürmetle büyük küçük demeden alayınızın ellerinden öperim…
Evet unutmadan; Cesaret Bulaşıcıdır…
1 Yorum