Biraz da gerçek yaşanmış, ders alacağımız askerlik anılarını hatırlayalım. Kurtuluş Savaşı ve önceki savaşlarda Türk askerinin gösterdiği üstün cesaret ve başarılarını gözlerimizin önünden bir film sahnesi gibi geçirelim istedim.
Bu konulardan esinlenerek, yazıma önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 10.YIL NUTKU ve Tekirdağlı çiçeği burnunda, bıyıkları dahi henüz terlememiş , Çanakkale Savaşında birliğini açlıktan kurtaran, Kızancık Hüseyin’in askerdeki cinliğini konu alan hikayeyi anlatacağım, zevkle okumanızı dilerim.
TÜRK MİLLETİ olarak, artık ‘TİTREYİP KENDİMİZE DÖNMEMİZİN’ zamanı gelmiştir.
ATATÜRK’ÜN 10.YIL NUTKU…
Türk Milleti!
Kurtuluş savaşına başladığımızın 15’inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârâne yürümesine borçluyuz.
Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz.Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.Yurdumuzu dünyanın en mâmur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.
Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir.
Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür.
Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakikî huzurun temini yolunda, kendine düşen medenî vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk Milleti, on beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.
Bugün, aynı inan ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medenî âlem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türk’üm diyene!
TEKİRDAĞ’LI KIZANCIK , ‘ASKER HÜSEYİN’İN’ CİNLİĞİ…
Çanakkale savaşında yaşanmış bir hikayedir. Hüseyin gönüllü olarak savaşa katılmıştır. Bıyıkları yeni terlemeye başlamıştır. Üstelik gözleri gece pek iyi görmemektedir. Kumandan bu genç çocuğa bakarak :
Senin yaşın küçük, eline silah veremem. Ama sana başka bir vazife vereceğim. Seni su sakası yaptım der.
Bundan sonra görevi 35.alayın 2. bölüğüne su taşımaktır. Su taşıyan görevliye su sakası denirmiş o zamanlar. Hüseyin’e bir katır verirler. Adı artık saka Hüseyin olmuştur.
Saka Hüseyin çok maytap, neşeli esprili, hazır cevap bir çocuktur. Bölükte herkes onu çok sever.
Mevsim yaz mevsimi, hava çok sıcaktır. Saka Hüseyin akşama kadar yakınlardaki Bigali köyüne kadar gider su kaplarını doldurur tekrar bölüğüne dönerdi. Gide gele katır yolu öğrenmişti.
Akşam olduğu için gözleri pek iyi görmemektedir. Katırın kulağına eğilip :
Haydi bakalım der, bu gün çok geç kaldık. 2. bölük bizden su bekler en çok da yaralılar bekler. Katır nasıl olsa yolu biliyor diyerek bir türkü tutturur:
Pınar baştan bulanır,
İner dağı dolanır.
Al başımdan sevdayı
Buna can mı dayanır.
Rinna yarim rinna
Riiinna rinna
Artık birliğe az kalmıştır.
Tam o sırada bilmediği bir dilden konuşan
iki düşman askeri dur işareti yapar.
Hüseyin durumum vehametini kavrar.
Katır birliği hiç şaşırmaz. Demekki birlik düşman eline geçmiştir.
Hemen o pratik zekasını kullanır. Gülümseyerek askerleri selamlar.
Gömleğini çıkarıp beyaz bayrak niyetine sallar.
Askerler O’nu alıp komutana götürürler.
Komutanı selamlayarak katırı gösterir.
Komutan meraklanır, tercüman ister.
Hemen tercüman bulunur.
Komutanım Mülazım Efendi size selam gönderdi. Hava sıcaktır yaralıları vardır,
su bizim tarafta kalmıştır suları yoktur.
diye size su gönderdi der. Gider sulardan
birer bardak içerek :
Önce sen iç zehirli olmadığını anlasınlar dedi diye ilave eder. Gerçekten o kadar susuz kalmışlardır ki belki zehirli bile olsa gene içen çıkardı.
Komutanın gözleri dolar. Gene de zehirli olma ihtimaline karşı Onu sabaha kadar misafir edip karnını doyururlar.
Sabah olunca ellerinde ne varsa peksimet, bisküvi, çikolata, sigara katırı alabildiğine yüklerler. Meğerse onların yiyeceği çoktur,
ama bir damla suları kalmamıştır. Katırdaki suları mataralara doldururlar. Düşman askeri çok sevinir, adeta bayram eder.
Komutan gözyaşları içinde O’nun yanaklarından öper. Komutanına selam söyler. Çok minnettar olduklarını bunu hiç unutmayacaklarını bildirir.
Saka Hüseyin birliğine ulaşana kadar kimse ateş etmez. Bir katır yükü erzakla döner birliğine bizim saka Hüseyin.
Birliğine gelince olanı biteni anlatır.
Meğer bizim de yiyeceğimiz bitmiştir.
Hemen askere dağıtılır. Pek bir ikrama geçer. Artık sevinme sırası bizim askere gelmiştir.
O gün herkes saka Hüseyin’in cinliğini konuşup gülüşür. O gün öyle geçer.
Saka Hüseyin bu savaştan gazi olarak çıkar. Memleketi olan TEKİRDAĞ Hayrabolu’ da
1975 yılında vefat eder.
Kızancık Hüseyin ve tüm şehit askerlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun, amin.
(Çanakkale Aslanları Filminden alınmıştır.)