VARAN-3
DALDAN DALA KONAN BİR GAZETECİ...
Patronum Yaşar Bey’den üç kez maaşıma zam yapmasını istedim, ‘Olmaz da olmaz, zam yapamam ‘ diye diretti.
‘Eh sen bilirsin patroncuğum’ dedim.
‘Beni bu gazetede daha fazla da tutamazsın , ben sana söz verdiğim vaadleri yerine getirdim, sıra sende, zam yapmazsan ben kaçarım’ dedim.
Patronum Yaşar Aysev benim blöf yaptığımı sandı.
‘Gidersen git’ demez mi!
Ben de lafımın arkasında durmam mı…!
Ekonomik Yorum Gazetesi’nden geride kalan hatıralar.
PATRONUN RESTİNİ GÖRDÜM
‘Sen Yaşar Aysev’sen, ben de Salih Aluş’um ‘ dedim ve çıktım odasından.
O tarihler merkezi Ankara’da bulunan Meydan Gazetesi yeni çıkma hazırlıkları içindeydi. Bu gazete yöneticilerinden , Müessese Müdürü olarak, gazetenin başına geçmem için haberler geliyordu.
Hemide, aldığım maaşın iki katını teklif ederek.
Bu teklifi, kaşımın, gözümün güzelliğine değil, gazetecilik mesleğimdeki başarılarımdan, tecrübelerimden benden faydalanmak için ediyorlardı.
Genç yaşımda olmama rağmen, ben de bunun bilincindeydim.
‘Ehhhh Yaşar patron, ‘Bana zam yapmazsın ha, bekle de gör dedim’ kendi kendime.
Meydan Gazetesi yöneticisi Mehmet Akyol ile görüştüm ve teklifini kabul ettim.
Aklıma da bir atasözü geldi o anda ‘Derviş,dervişe sırayla binermiş’ misali.
… ve iki kat maaş farkıyla Meydan Gazetesi’ne transfer oldum.
DERVİŞLİK SIRASI BANA GELMİŞTİ
Sıra çalıştığım Ekonomik Yorum Gazetesi sahibi Yaşar Aysev’ e rest çekme zamanı gelmişti benim için.
Ertesi günü istifa dilekçemi, süslediğim cümleler ile birlikte patronum Yaşar bey’in önüne sundum. Baştan o da benim blöf yaptığımı sandı, ayrılmayacağımı düşünüyordu aklı sıra ‘Sen bilirsin, ayrılmak istiyorsan ayrılabilirsin’ dedi.
Ben de ‘Tamam patron ayrılıyorum ve hiçbir tazminat ta istemiyorum, sen benim istifa dilekçemi imzala yeter ‘ deyince patron biraz afalladı , lafı fazla uzatmadan istifa dilekçemi imzaladı, tazminat istemedim ya! işine gelmişti aklı sıra.
Ankara’nın da unutulmaz gazetecisi Salih Aluş, Gençlik Parkında hatıralarını tazeliyor…
MEYDAN GAZETESİ SALİH ALUŞ’A EMANET
…Ve Ekonomik Yorum Gazetesi’nden helalleşerek ayrıldım.
Yeni çıkacak olan Meydan Gazetesi’nde görevime ertesi günü işe başladım. Göreve gelir gelmez gazete daha çıkmadan , ne aktiviteler yaptım bilemezsiniz.
İlk önce tecrübeli,yetenekli gazeteci arkadaşlarımdan oluşan haber merkezini kurdum. Ardından teknik servis elemanlarını transfer ettim, tüm kadromuzu tamamlamıştım.
Sıra gazetenin tanıtım safhasına gelmişti.
O dönem 1987 yılı, ANAP Maliye ve Gümrük Bakanı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin ile birlikte, Meydan Gazetesi Genel Yayın Müdürü Mehmet Akyol ile birlikte, bir toplantıda iştişare halindeyiz.
ANKARA SEMALARINDAN HELİKOPTERLE GAZETEMİZİN BROŞÜRLERİNİ ATTIRDIM
O yıllar kimin aklına gelirdi, gazetenin tanıtım broşürlerini havadan helikopter ile Ankara semalarından halka dağıtmak, ben ilk defa basın camiasında bunu da yaptım.
Yetmedi, Ankara’da hizmet veren tüm belediye otobüsleri üzerine Meydan Gazetesi’ni tanıtıcı reklam giydirmelerini de yaptırdım.
O yıllar yani 1987 yılları, o zaman özel televizyon kanalları yok, öyle boy boy reklam veresiniz.
Ben değişik ilgi çekici projeler üreten bir gazeteciydim artık, ‘Hamdım, piştim, yandım ‘ misali bu meslekte’
Tecrübeli bir gazeteciydim bu alemde.
Benim için bu da yetmedi, bu tanıtımlar için.
Ben basın camiasında olmayan bir reklam daha yapmalıydım, yaptım da.
Yöneticilerimiz ile görüştüm yeni çıkacak Meydan Gazetesi’ ni , üzerinde Meydan Gazetesi yazılı poşetler içinde halka dağıtılmasını teklif ettim. Yönetim bu teklifimi gayet olumlu ve ilginç buldu.
Bu şekil dağıtım yapmamız, gazetemizin her eve girmesi ve okunmasını sağlayacaktı benim için.
…ve öyle de oldu.
Basın tarihinde ilk kez, Meydan Gazetesi’ni okuyucularına poşet içinde sunduk. 1987 yılında dağıttığımız gazetenin poşeti, hala bende arşivimde duruyor…
ULUSAL BASINA MEYDAN OKUDUK
Gazetemizin tüm hazırlıklarını tamamladık ve ilk sayımızı okurlarımıza Meydan Gazetesi yazılı poşetler içinde dağıttık.
Benim böyle ilginç projelerim çoktur.
Yaptığım bu reklam aktivasyonu Ankara’da tutulmuş ve tüm basın camiasında da büyük bir yankı uyandırmıştı.
O yıllar Ankara’da satılan en yüksek traja sahip bir gazete olduk.
Her yerde Meydan Gazetesi dağıtılıyor , satılıyor ve halkın elinde okunuyordu.
1985 yılında ANAP (Ana Vatan Partisi) genel kurulunda partililer gazetecilere saldırdı, ben de orada görevdeydim
O yıllar ulusal basının büyük devleri, Hürriyet, Günaydın, Milliyet gibi gazetelere adeta kafa tutuyorduk.
Biz görevimizi layıkıyla gazete çalışanları olarak tüm kadro olarak yaptık, emme patron kendini yeterince halka anlatamadı ki.
Perde arkası patronumuz o dönem ANAP Ankara milletvekili adayı Hamdi Eriş idi, ne yazık ki milletvekili seçilemedi.
Milletvekili seçilemeyince, gazeteden desteğini çekti ve gazete maddi sıkıntılar içine girdi.
Meydan Gazetesi’nde bir yıl görev yaptıktan sonra, Can dostum gazeteci Ali Karakaya ile birlikte biz de kendi başımızın çaresine bakmaya çalıştık.
1985 yılındaki ANAP genel kurul toplantısında partililerin gazetecilere saldırı haberi.
ÖMER LÜTFÜ METE,İLE AYNI ÇATI ALTINDA MÜCADELEYE DEVAM
Kader arkadaşım, Ali Karakaya ile, 1988 yılında Ankara’da yeni çıkacak olan ve perde arkasında rahmetli Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Altınsoy’un patronluğunu yaptığı Belde Gazetesi’ne transfer olduk.
Rahmetli gazeteci Ömer Lütfü Mete’nin Genel Yayın Müdürlüğü’nü üstlendiği BELDE Gazetesi’nde de birçok skandal haberlere imza attım.
Ankaralı gazeteci dostum, meslektaşım Ali Karakaya ile yıllar sonra dost muhabbeti.
‘ÖKÜZ ÖLDÜ, ORTAKLIK BOZULDU’
Bu gazetede ekonomi sayfasını hazırlamaktan tutun, siyaset, spor her dal da görev yaptı
Gene gazetemiz BELDE Gazetesi, Ankara’da ses getirdi. Değişik bir imaj, haber anlayışı , yorumları ve mizampajıyla okurlarının beğenisini bir anda kazandı.
Ama ne yazık ki o seçim döneminde ANAP Ankara Belediye Başkan Adayı Mehmet Altınsoy (Allah rahmet eylesin) seçimleri kazanamadı.
O’ da her zaman ki patronlar gibi, gazeteden desteğini çekti.
‘Öküz öldü,ortaklık bozuldu’ misali.
Gazete yönetimi zor günler geçirmeye başladı, gazetenin sıkıntı içinde olduğunu anlamıştım.
Ben de kendimi düşünmeliydim, kendime bir yön çizmek zorundaydım.
‘Haydi Salih, Ankara’da senin şansın yok, İstanbul paklar seni’ dedim kendime.
Sonrası, ver elini İstanbul Salih…
Babam, annem İstanbul’da yalnız kalmışlardı, karar verdim ‘İstanbul’a dönmeye, kendime ‘Salih sen İstanbul’ a babanın, annenin yanına dönme zamanın geldi’ dedim ve BELDE Gazetesi yöneticilerine istifa dilekçemi vererek bu gazeteden de ayrıldım.
Ankara’da başlayan gazetecilik meslek hayatımda , ekonomi,parlemento,spor anlayacağınız her dalda muhabirlik ve yöneticilik yaptım,her dalda oynadım.
‘Olmadı be ağam olmadı, Ankara bana dar geldi, şans bana bir türlü gülmedi.
Sonrası haydi Salih ver elini İstanbul….
VARAN-4 İSTANBUL BASININA, YENİ BİR YÜZ GELİYOR, ‘SARI TİLKİ’