VARAN-2
KISA SÜREDE GAZETENİN YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ OLDUM.
Gazetemizin sahibi rahmetli Cahit Baydar, o yıllar, ülkücü hareketin çok okuduğu Millet Gazetesi’nin de sahibiydi. Ankara Ticaret Gazetesi’ndeki başarılı çalışmalarımı görmüş ki,iki yıl sonra beni gazetenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü yaptı, 1983 yılında Sarı Basın Kartı’mı da almıştım, artık sarı basın kartlı bir gazeteciydim.
44 yıllık kartvizitim, arşivimde kalmış.
Ankara Ticaret Gazetesi’nde beraber çalıştığım gazeteci can dostum Ali Karakaya ile Meydan ve Belde Gazetelerinde de beraber omuz omuza yıllarca çalıştık. Halen ailecek görüşürüz Karakaya’ya buradan selamlarımı iletiyorum.
Can dostum Ali Karakaya ile İstanbul’da boğaz turundayız.
BERABER ÇALIŞTIĞIMIZ ARKADAŞLARIMIN ÇOĞU VEFAT ETTİ
Ayrıca gene aynı gazetede beraber çalıştığımız Hüseyin Demirci arkadaşıma selamlarımı iletiyorum (TRT den emekli oldu, Ankara da yaşıyor) Patronumuz Cahit Baydar, Genel Yayın Müdürümüz Nuray Tüzmen, o dönem yazı işleri müdürümüz Sefa Karabayraktar, Ahsen Çetiner ve Suhip Gülmez’e, Zeki Eker, Kemal Özmen’e de (Vefat ettiler) buradan rahmet diliyorum ruhları şad mekanları cennet olsun. Çok güzel günlerimiz geçti, beraber anılarımız çoktur.
Bir zamanlar Ankara Ticaret Gazetesinin dev kadrosu.Yazı İşleri Müdürümüz Sefa Karabayraktar, muhabirler, bendeniz Salih Aluş, Ahsen Çetiner ve Suhip Gülmez ile birlikte.Daha sonra o makama ben oturdum.
Başarılı çalışmalarım üzerine taktir ediliyor,terfi üzerine terfi alıyordum. Ama ben de yerimde durmuyordum ki.Gazetede yaptığım değişik aktivite ve haberlerle gazetenin abonelerini ve trajını her geçen gün artırıyordum, bundan patronumuz Cahit bey de gayet memnundu.
Ankaralı can dostum gazeteci Ali Karakaya ile neşemiz yerinde maşallah.
ANİ EVLİLİK KARARI…
Gazetede işlerim iyi gidiyordu, bekardım tığ gibi yakışıklı delikanlıydım, hızlıydım da.Sıra evlenmeme gelmişti.Arkadaşlarım ‘Salih böyle bekar hayat geçmez, evlen artık’ diye ısrar ediyorlardı.
Hülya hanımı kandırıp,evliliğe evet dedirttiğim an.
Bir arkadaş ortamında tanıştığım şu anki eşim Hülya hanım ile konuştuk ve aniden evlenmeye karar verdik. Eşimden habersiz nikah dairesinden 1983 yılının 25 Temmuz tarihine nikah gününü de aldım ama o’na söylemedim.
Gençlik işte, tığ gibiyim maşallah.
Eve geldiğimde Hülya hanıma ‘Haftaya nikahımız var’ deyince kadın şaştı kaldı.
Apar topar nikah hazırlıklarına başladık, bir hafta içinde gelinlik, damatlık, davetiye vs. tüm işlemlerimizi tamamladık.
Nikah günü geldi çattı.
Nikahımız olacağını gazetedeki arkadaşlarım ve ablam ve eniştem dışında kimseye haber vermedik. Anne ve babamın bile evleneceğimden haberleri yoktu.
Nikah masasından bir an.
Gençlik Parkı Nikah salonunda nikahımız kıyıldı. Artık evli bir gazeteciydim, zamparalık hayatım bitmiş, evimin babası olmuştum.
Yakın dostlarla Kurtboğazı’na giderek burada aramızda yeyip içip eğlenerek nikahımızı kutladık.
Kurtboğazı’nda nikah sonrası kutlamadayız.
Eşim Hülya hanımla o gün bu gündür, evlilik ve mutluluğumuz 41 yıl oldu devam ediyor.
Hülya hanımdan bir erkek, bir kız Mehmet Anıl ve Sevgim ismini verdiğimiz iki çocuğumuz oldu. Çocuklarımızdan da Çınar ve İlkim Miray isminde iki torunumuz bulunuyor.
Eşim Hülya hanımla, torunlarımız Çınar ve İlkim Miray’la hasret gideriyoruz.
Benim bu değişik aktivite ve çalışmalarımı takip eden bir abonemiz matbaa makinaları satıcısı, gazetede beraber çalıştığım Ahsen Çetiner arkadaşıma (Süleyman Demirel’i takip ederken trafik kazasında vefat etti) Salih bey’e söyle gelin beraber ticaret gazetesi çıkaralım. Sermaya ve matbaa makinası benden çalışmak sizden’ diye teklif vermiş.
Kader birliği yaptığım Ahsen Çetiner ile İstanbul turundayız.
KENDİ GAZETEMİZİ, KENDİMİZ ÇIKARDIK.
Ahsen arkadaşım bu teklifi bana iletti. Teklif bana gayet cazip geldi.
Gazetecilik mesleğinde pişmeye başlamıştım artık, kendi kendime ‘Neden ben de kendi gazetemizi çıkartmayayım, benim diğer gazete sahiplerinden neyim eksik. Gazeteyi zaten çalışanlar çıkartıyor, patronlar sadece kapitalleri ile yatırım yapmıyorlar mı’ dedim.
Beraber çalıştığım gazeteci dostlarım, Ali Karakaya ve Ahsen Çetiner’ile günün yorgunluğunu atıyoruz.
Bu teklif kafama yatmıştı, Ahsen arkadaşıma teklifi kabul ettiğimi, teklifte bulunan iş adamıyla görüşüp anlaşma yapabileceğimizi söylemesini istedim. Ve bu kişiyle görüştük anlaştık, ortak şirket kurup Ankara Ekonomi İhale Gazetesi altında günlük gazete çıkarmaya karar verdik.
PATRON ŞOKTA!
Şirketimizi kurduk, matbaa makinamızı aldık, ofisimizi hazırladık, iş bismillah deyip kolları sıvayıp işe başlamakta kalmıştı. Bir de asıl olan sorun, çalıştığımız gazeteye istifa dilekçelerimizi nasıl vereceğimiz di. Ahsen arkadaşımla istifa dilekçelerimizi yazdık ve sırayla patronumuz Cahit Baydar’ın karşısına çıktık. İstifa dilekçelerimizi uzatarak önüne sunduk.
Yazı İşleri Müdürlüğü makamım süperdi.
Patron Cahit Baydar istifa dilekçelerini görünce şok’a girdi. İnanamadı, yüzümüze sert ifadeyle bize bakarak zam istiyoruz sandı. ‘Ne o çocuklar zam mı istiyorsunuz? zam istiyorsanız bir miktar maaşınıza zam yaparım, ayrılmayın’ diye bizi ikna etmeye çalıştı.
Ama nafile biz kararlıydık, kendi gazetemizi kendimiz çıkaracak, kendi işimizin patronu olacaktık. Patrona ‘Ağbi biz kararlıyız, biz de kendi gazetemizi çıkartacağız onun için istifa ediyoruz’ deyince patronumuz ikinci şok’u yaşadı ‘Ne yani, bana rakip olarak gazetemi çıkartacaksınız’ diyerek isyan etti ve kızgın kızgın mecburen istifa dilekçelerimizi imzalayarak önümüze fırlattı.
GAZETE PATRONU OLDUK.
Her şeyimiz hazırdı, tek şey kalmıştı, ofisimizin başına geçip kendi gazetemizi kendimiz çıkartmak. 1 Şubat 1986 yılında birinci hamur kağıda, ofset baskılı , tablot boy ilk sayımızla Ankara Ekonomi İhale Gazetesi adı altında basın camiasına yeni bir yüz olarak MERHABA dedik.
Kendi gazetemizin ilk sayısını yayınladık.
Gazetemiz, okuyucularımız tarafından çok beğenildi. Elimizde bulunan adreslere Türkiye’nin dört bir yanına posta ile ücretsiz olarak gazetemizi göndermeye başladık. Gazetemizin okurlarının bir çoğu ticaret erbabı kişiler ve iş adamlarıydı. Okuyucularımızdan olumlu yorumlar ve abone olmak için gazetemize telefonlar yağmaya başladı.
Künyede ,artık ben bir gazete sahibiydim.
Kısa zamanda yüzlerce abone sayısına ulaşmıştık. Her geçen gün abone sayımız artıyordu,işler de gayet iyi gidiyordu, günler günleri , aylar ayları kovaladı. Birden ortaklar arasında bazı sorunlardan dolayı anlaşmazlık çıktı. Bizi finans eden patron, ortağımız ‘Ya bu gazeteyi siz alın, yada ben gazeteyi kapatacağım’ demez mi!.
GAZETE PATRONLUĞUMUZ KISA SÜRDÜ.
Bizde gazeteyi tek başımıza alacak para nerde?
Kara, kara düşünmeye başladım. Yüzlerce abone yapmış parasını almıştık, ya abonelerin parasını geri ödeyecektik, ya da gazeteyi çıkartmaya devam edip abonelere gazetelerini günlük olarak gönderecektik, bu da mümkün değildi.
Finansörümüz abonelerin paralarını geri ödemeyi de kabul etmiyordu.
Bu durumda biz abonelere karşı dolandırıcı durumuna düşecektik. Bunu da ben kabul edemezdim
YENİ BİR GAZETE,YENİ BİR HEYECAN BAŞLANGICI.
O zamanki genç yaşımdaki aklımla bir çözüm aramaya başladım.
Rüzgarlı Sokakta kapalı devre yayın yapan Ekonomik Yorum Gazetesi Sahibi Yaşar Aysev ile görüşmek geldi aklıma. Bu gazete günlük olarak çıkıyor sadece resmi ilan almak için, ne okuyucusu var ne de abonesi vardı.
Ben bu gazeteyi popüler, okunur bir gazete haline getirebilirdim, getirdim de.
Gazete patronu Yaşar bey ile görüşmeye gittim durumumuzu anlattım, bizim elimizde bulunan aboneleri kendi gazetesine devredeceğimi, bir anda yüzlerce abone okuruna kavuşacağını anlattım. Zaten beni tanıyordu yaptığım icraatleri de yakından takip ediyormuş. Bu teklifim o’na ‘Kör’ün istediği bir göz, Allah vermiş iki göz’ ata sözündeki gibi geldi.
BAŞARIDAN BAŞARIYA KOŞTUM.
Teklifimi bir şartla kabul etti. Ben gazetenin başına tek yetkili olarak geçecek ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü görevini üstlenecektim. Yaşar bey’in bu teklifini kabul ettim. Gazetenin ofset baskı makinası da vardı, renkli istediğimiz sayfada, gazete çıkarabilirdik, bu benim için bir nimetti.
Benim gazete patronluğu serüvenim kısa sürdü anlayacağınız, maddi imkansızlıktan dolayı.
…ve sekiz sayfa renkli ofset baskılı 50×70 çapında günlük olarak Ekonomik Yorum Gazetesi’ni yayınlamaya başladık. Tüm okur ve abonelerimiz karşılarında gördükleri tertemiz ofset baskılı gazete karşısında adeta şaşırdılar. Ofset baskılı pırıl, pırıl gazete vardı önlerinde. Bu gazetenin de her geçen gün abone ve okuyucu sayısı artı, gazete okuyucu kitlesine yeterince ulaşmıştı.
Bu gazetede de görevimi layıkıyla yapmıştım,başta patron sonra okuyucular gayet memnundu.
Yarın: VARAN-3 ‘Daldan dala kondum’ yazımla devam edeceğim.