Salih ALUŞ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Asayiş
  4. GAZETECİNİN EMEKLİSİ OLMAZ…

GAZETECİNİN EMEKLİSİ OLMAZ…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

VARAN-4 (SON)

İSTANBUL SERÜVENİ BAŞLIYOR…
1989 yılında İstanbul’a anne ve babamın yanına dönmek zorunda kaldım. Ankara maceram dokuz yıl sürdü.
1990 yılında Kıbrıslı İş adamı Asil Nadir’in satın aldığı TAN Gazetesi’nde Haber Müdürlüğü’nü Bilal Özcan’ın yaptığı istihbarat servisinde Emniyet Müdürlüğü’ne polis muhabiri olarak göreve başladım.

Sabah Gazetesinde yıllarca beraber çalıştığımız Sefa Köktener ile birlikteyim

İstanbul’un gazetecilik okulu olarak bilinen ve birçok gazetenin merkezinin bulunduğu Babı-Ali Yokuşundaki gazetecilik mesleğime burada devam ettim. Yazı İşleri Müdürümüz Süleyman Yağız ve Haber Müdürümüz Bilal Özcan’ dan çalıştığım sürece ulusal basın haberciliği konusunda çok şey ve deneyim öğrendim.

Hatta habere nasıl takla attırılır ı da Bilal bey’in tecrübelerinden faydalanarak öğrendim. Kendilerine buradan çok teşekkür etmek istiyorum.

TAN Gazetesinde bir yıl kadar çalıştıktan sonra SABAH Gazetesi’ne transfer oldum.

 

Milli futbolcularımız Sergen Yalçın ve Rıdvan Dilmen ile Asayiş Şube’de bir anı.

SABAH GAZETESİ’NE TRANSFER

Sabah Gazetesi’nde Haber Müdürlüğünü Ahmet Vardar, İstihbarat Şefliği’ni Fehim Yener’in yaptığı İstihbarat Servisinde 1990 yılından 2001 yılına kadar Emniyet Müdürlüğünde polis muhabiri olarak görev yaptım. 1990-1992 yıllarında sekiz yıllık sarı basın kartı sahibi olmama rağmen sağ olsun şefimiz Fehim Yener beni kadrosuz olarak iki yıl telif hakkıyla çalıştırdı.

 

Sabah Gazetesi İstihbarat Şefimiz Fehim Yener ile.

Sabah Gazetesi ’inde çalışırken yaptığım hatalardan dolayı çok sürgün de yedim. Şefimiz Fehim Yener, adliye’ demi görevlendirmedi, bölge de mi çalıştırmadı, Bakırköy Büroya mı sürmedi, nereye gönderdiyse ben görevimi layıkıyla yapmaya çalıştım.

Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ali Talip Özdemir ile.

‘SARI TİLKİ’ LAKABINI ALDIM

‘Emir,demiri keser’ derler ya, şefimiz Fehim ağbinin her verdiği her görev bana bir emir gibi geldi. Ben de emirlerine riayet ederek o’nu mahçup etmemek için görevimi itinayla sürdürdüm.

‘Sarı Tilki’ her yerde.

Sabah Gazetesi’inde yaptığım birçok atlatma ve ses getiren özel haberlerimden dolayı basın camiasında ‘SARI TİLKİ’ lakabını aldım. Bugün de bizim camia beni ‘Sarı Tilki’ lakabıyla tanır.

Yılın Siyasetçisi seçtiğimiz Başbakan Mesut Yılmaz’ın ödülünü Genel Başkan Yardımcısı Ahat Andican alırken.

1995 yılında Başkanı olduğum Güvenlik ve Hukuk Muhabirleri Derneği olarak, Topkapı Eresın Otel’de ‘Zirvedekiler 96’ adıyla müthiş bir gece düzenledim. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’ den , siyasetçilere, ses sanatçılarına, emniyet müdürlerine, polislere, sporculara,belediye başkanlarına, hakim, savcılara, gazetecilere, spikerlere, her kesimden değişik kişilere ödüller verdik. Bu geniş kapsamlı ödül törenimiz basın camiasında ve diğer kesimlerde büyük beğeni topladı ve yankı uyandırdı.

Yılın Devlet Adamı seçtiğimiz Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in davetiyesini Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkünde kendine taktim ettik.

 

Yılın Valisi seçtiğimiz Recep Yazıcıoğlu’ na ödülünü verirken.

Yılın ses sanatçısı seçtiğimiz Mahsun Kırmızıgül, gecemizde sahne aldı.

GERİ VİTESÇİ HABERCİLER SİZİİİİİ!

2001 yılında gazetenin zor günler yaşadığı ve gazeteden kendi isteğiyle ayrılacak olanlara tazminatları ödeneceği haberi geldi.

Ben zaten emniyetteki yakın kaynaklarımdan, kısa zaman içinde patronumuz Dinç Bilgin’in gözaltına alınıp tutuklanacağı istihbaratını almıştım.

 

Sabah Gazetesinden istifa ettiğim gece, arkadaşlarla  Mecidiyeköy Büro’da kutlamadayız. 

 

Arkadaşlarla Mecidiyeköy büroda toplandık, konuyu görüştük tartıştık, ‘o ben de ayrılmak istiyorum, diğeri ben de ayrılmak istiyorum’ diyerek bir çoğu ismini yazdırdı. Ben hiç tereddütsüz ismimi yazdırdım. Benim zaten emekliliğime az kalmıştı, bari tazminatımı kurtarayım dedim aklım sıra.
Ertesi günü oldu ayrılmak isteyenlerin listesi merkeze bildirilecek, bir de baktım ki listede bir ben kalmışım hepsi geri vites yaparak çekilmişler. Velhasıl gazeteden bizim bürodan bir ben ayrılmış oldum.

TAZMİNATIM ..İÇ OLDU GİTTİ…

İnsan Kaynaklarına gittim, tazminatımı hesaplamalarını istedim, hesapladılar, tazminata ne primlerimi ne de ikramiyeleri koymuşlar. Sadece kuru maaş üzerinden hesap yapmışlar. Bu ne dediğimde ‘Patron böyle emretti, ister kabul et imzala, istersen mahkeme ver. Tazminatı da 4 parçaya böldük, 3’er ay arayla senet olarak vereceğiz, kabul edersen durum bu’ dediler.

 

Gayrettepe Em.Müd. Terörle Mücadele Şubesinde basın açıklamasından bir anı.

Ben geri vites yaparmıyım hiç, pilavdan dönenin, kaşığı kırılsın misali, bastım imzayı tazminat anlaşma kağıdını imzaladım.
Aradan bir ay geçmedi patron Dinç Bilgin tutuklandı ve cezaevine kondu. Benim senetlerin günü geldiğinde gazeteye tahsilat için gittim ödeme yapan yok, ödemiyorlar ‘Patron tutuklandı, para yok’ bahanesiyle sallıyorlar.

Sonra ne mi oldu, günü gelen senetlerimin karşılığını zarla zorla, tehditlerle iki yılda zor aldım. Bölük pörçük, 11 yıllık emeğimin karşılığı …iç oldu gitti. O dönem ki yöneticilere hakkımı helal etmiyorum.

İHA’DA BİR YIL.

Sabah Gazetesinde yıllarca birlikte çalıştığım Cağoloğlu Büro Şefi Metin Yener,2002 yılında İHA ya transfer olmuştu. İHA’da  İstihbarat Şefi olan  Metin arkadaşımdan teklif geldi. Metin müdürün teklifi geri çevrilir mi hiç, hemen kabul ettim. İHA’da da bir yıl Metin Yener ile birlikte çalıştık. Hatta Üzeyir Garih’in öldürüldüğü günün gecesi olay yerine gitmiş ve haber yapmıştım. Olay yerinde bulduğum üzerinde kanla yazılmış Allah kelimesi yazılı çuvalı da ben buldum ve haber yaptım. Bu özel haberimi Metin Yener Müdür İHA’ dan tüm tv kanalları ve gazetelere geçmiş ajansımız da bu haberle iyi prim yapmıştı, tabi ki ben de keyifler gıcırdı. Bu haberimizle o gün ortalık karışmıştı. Daha bunun gibi ne haberlere imza attım. Vatan Emniyet Müdürlüğünde polis muhabiri olarak bir yıl çalıştım. Metin Yener İHA’dan istifa edip ayrılınca, ben ardından ayrılmak istedim. 2003 yılında yeni kurulan VATAN Gazetesinden Tayfun Hopalı’dan teklif geldi.

Sabah Gazetesinin hızlı büro şefleri Metin Yener ve Sezai Elgin ile.

VATAN GAZETESİ’NDEN EMEKLİLİĞE.

Teklifi kabul ettim ve Vatan Emniyet Müdürlüğü’nde polis muhabirliği görevime devam ettim. Bu gazetede de 6 ay kadar çalıştıktan sonra Haber Müdürümüz Tayfun Hopalı ile münakaşa ettim. Kendi isteğimle istifa ederek emeklilik dilekçemi verip 2003 yılında emekli oldum.
Emekli olduktan sonra ne yaptın diyeceksiniz?
Ben boş dururmuyum hiç!
Gazeteciliğe, yönetici arkadaşlarıma kızmış darılmıştım ..ve basın camiasına adeta küsmüştüm.

AMELELİKTEN, BAHÇIVANLIĞA KADAR , HER DALDA OYNADIM.

Kendimi oyalamak için ,İnşaat ustası arkadaşımın yanında, amelelik yaptım, yine arkadaşımın kahvesinde çay demleyip garsonluk yaptım, yine arkadaşımla haliç kıyısında seyyar minübüs te köfte, içecek sattım ,olmadı, eşimle birlikte evimizde sabahlara kadar etiket bastım,

Semtimizde açtığım köfteci dükkanından…

ortak köfteci dükkanı açtım o da yürümedi, yine arkadaşımın açacağı Çatalca’daki tesislerin müdürlüğünü yaptım, tesisleri açamadan battılar, o işte olmadı.

 

Çatalca Kestanelik’te açamadığımız tesislerden görüntü.

Yine Sabah Gazetesinden arkadaşım Sezai Elgin’in Şile de günlük olarak çıkardığı ŞİLE Gazetesi’nde Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü görevini üstlendim. Sezai arkadaşımla birlikte sadece iki kişi günlük olarak bu gazeteyi hazırladık ve çıkardık. O da olmadı be paşam , o da olmadı. Şartlar zorladı Sezai arkadaşım gazeteyi devretmek zorunda kaldı. Ben gene orada tek başıma göreve devammmm. Alan kişiler aylarca benim maaşımı vermediler, ben de bastım istifayı geldim İstanbul’a.

Ölüdeniz Kelebekler Vadisinde market te çalıştırdım.

Kelebekler Vadisi’nde bir sezon dönemi market de çalıştırdım . Daha sonra gazeteci arkadaşım Murat Demirel’in sahibi olduğu Digitürk Yetkili Servisinde Fulya’da, sorumlu müdürlük te yaptım, anlaşamadık ayrıldım.

Digitürk servisinde yöneticilik te yaptım.

ÖLÜMDEN DÖNDÜM

Yine bir arkadaşımın Silivri’deki çiftliğinde bahçıvanlık yaptım, burada merdiven üzerinde boya yaparken kalp krizi geçirmişim beş metre yükseklikten sırt üstü bahçeye düştüm. Bacağım, omurga ve kaburgalarım kırıldı, kalp’e bir adet sitent takıldı aylarca evde yattım.

 

Bahçıvanlık yakışmış dimi ya!

O zaman doğru dürüst ne arayan oldu ne soran, birkaç arkadaşım dışında. Arayanlar da sağ olsun aramayanlar da. Şimdi iyiyim Allaha şükür dimdik ayaktayım.
Şimdi ne yapıyorsun? diyeceksiniz.

HABERCİLİĞE DEVAM…

Yılların vermiş olduğu deneyim ve tecrübelere dayanarak gazetecilik mesleğimi arkadaşımın www.muhabirtv.com haber sitesinin Genel Yayın Yönetmenliği görevini icra ederek mesleğimde edindiğim tecrübeleri genç nesillere aktarmaya çalışıyorum.

 

Ayrıca Başkanlığını Ali Rıza Yıldız’ın yaptığı İstanbul Gazete ve Haberciler Federasyonu Yönetim Kurulunda görev yaparak genç haberci kardeşlerimizi gazeteciliğe aşılayıp, tecrübelerimizi onlara aktarıp,tarafsız haber yapmaları konusunda ön ayak olmaya çalışıyoruz.

 

İstanbul Gazete ve Haberciler Federasyonu Başkanı Ali Rıza Yıldız ile.

Ayriyeten Rasim Aydın arkadaşımla birlikte Türkiye Haberciler Birliği Grubunu yönetiyor. Gazeteci arkadaşlarımızı ara da bir resmi bayramlarımızda düzenlediğimiz yemeklerde buluşturuyor,hasret gidererek sosyal etkinlikler düzenliyoruz.
İşte ‘SARI TİLKİ’ nin Ankara Rüzgarlı Sokak’ta başlayıp,İstanbul Babı-Ali yokuşunda son bulan gazetecilik serüveninin hikayesi bu arkadaşlar.

Hepinize sağlıklı, mutlu, huzurlu yaşamlar diliyorum.

Türkiye Haberciler Birliği Grubunu birlikte yönettiğim, gazeteci dostum Rasim Aydın ile.

Anlayacağınız, gazetecinin emeklisi olmuyor, bir kere mürekkep yaladınız mı , ölene kadar o mürekkep kokusu üzerinizden çıkmıyor.

Yazıyorsunuz, gezdikçe yazıyorsunuz, gördükçe fotoğraf çekip yazıyorsunuz, aklınıza düştükçe yazıyorsunuz, vesselam yazdıkça yazıyorsunuz.

GAZETECİNİN EMEKLİSİ OLMAZ…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir