VARAN 1
Takvimler 1980 yıllarını gösteriyordu. Askerden yeni gelmiştim,ortalık toz duman kardeş kardeşi vuran vurana.Sağ-sol çatışması almış başını gitmiş sokaklar barut kokuyor.
Zor günler geçiriyor Türkiye,bu zor günlerde ben de Ülkücü Hareketin içindeyim ve MHP Eyüpsultan Gençlik Kolları Başkanlığı görevini yürütüyorum.
Bir gün bir telefon geldi teşkilata,arayan kişi ‘Bu gece çok ilginç şeyler olacak,teşkilattaki belgeleri yakın ve orada kalmayın ,önemli bir ihbar aldık‘ diyerek bize ikazda ve bulundu. Bizler şaşırmıştık neler oluyor diye.Aynı zamanda sevinmiştik te,Alparslan Türkeş sonunda ihtilal yapacak dedik birbirimize. O gece teşkilatta bulunan evrakları yaktıktan sonra yanımda bulunan ülkücü arkadaşlarım A.İ ve F.K ile arka sokakta bulunan otelde kalmaya karar verdik.
Otele geçip yattık ama gözümüze uyku girmiyordu bir türlü,sabaha kadar uyuyamadık sabah tan vaktine doğru dışarıda bir takım hareketliliğin olduğunu hissettik. Dışarıya çıkıp bakmak istediğimizde otel görevlisi ‘Dışarı çıkamazsınız, ihtilal oldu, ordu yönetime el koydu’ demez mi.
İHTİLAL GECESİ NELER YAŞADIK.
Görevliye hemen televizyonun açmasını söyledik, açtı bir de ne görelim Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren konuşma yapıyor ve ‘Ordu yönetime el koymuştur, sıkı yönetim ilan edilmiştir, sokağa çıkma yasağı ikinci bir emre kadar başlamıştır’ diye talimatları okuyor.
Biz şaştık kaldık, hani Alparslan Türkeş ihtilal yapacaktı diye birbirimize şaşkın şaşkın bakakaldık. İlerleyen saatlerde haberlerde Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan’ın gözaltına alındığını Alparslan Türkeş’in ortalıkta olmadığı ve arandığı haberleriyle çalkalanıyordu.
Ordu yönetime el koymuştu, tüm siyasi parti ve derneklere baskınlar yapılıyor ellerindeki kayıtlara göre suçlu suçsuz ayırımsız binlerce kişi gözaltına alınıyordu.
Bir ara insanların ekmek ihtiyaçlarını karşılamaları için kısa bir süre izin verildiği duyuruldu. Bunu fırsat bilerek yanımdaki arkadaşlarım ile birlikte bizim eve geldik,bir nebze de olsa rahatlamıştık en azından evimizdeydik.
İlerleyen günlerde Alparslan Türkeş’in de teslim olduğu haberi yayınlanınca bizdeki umutlar bitmişti artık, yapacak bir şey yoktu sesimizi çıkarmadan evde oturup haberleri izlemekten başka.
İHTİLALİN GAZABINA UĞRADIM
Ülke genelinde o dönem 650 bin kişinin gözaltına alındığı söyleniyor. Ben de bu kişilerden biri olmamak ve suçsuz yere yıllarca cezaevinde yatıp işkence çekmemek için Ankara’ya ablamın yanına gittim.
Günler günleri kovaladı ,ben boş boş geziyordum Ankara sokaklarında.Ama hayat böyle devam etmez ki!
Eniştem mali müşavirdi,aynı zamanda Ankara Ticaret Gazetesi’nin de muhasebe müdürlüğünü yapıyordu.
Bir gün bana ‘Boş geziyorsun,gel seni gazeteye işe aldırayım orada çalış,çalışırmısın? ‘ diye sordu.
Bu soru karşısında sevinmiştim,boş gezmekten de bıkmıştım ‘Olur enişte çalışırım tabi,senin yüzünü kara çıkarmam’ dedim. Ertesi günü de Ankara’da gazetecilerin yetiştiği Rüzgarlı Sokak’ta faaliyet gösteren Ankara Ticaret Gazetesi’nde müsahhih (Düzeltmen) olarak işe başladım.
MÜREKKEP VE KURŞUN KOKULARINDA MESLEĞE İLK ADIM
…Ve gazetecilik mesleğime 1981 yılında ilk adımımı atmış oldum.
Mesleğe başladığım ilk günlerde tecrübeli gazeteci büyüklerim,’eline bir mürekkep değdi mi,bir daha bu gazetecilik mesleğini bırakamazsın.O’na göre karar ver,bu meslekten de emekli olursun’ diyerek nasihatta bulundular.
Aynen onların dediği gibi de oldu. 1981 yılında başladığım gazetecilik mesleğimden 22 yıl sonra emekli oldum.
O tarihler, şimdiki gibi elektronik çağı yok.Bilgisayarmış,internetmiş,dijital fotoğraf makinalarıymış nerdeeeee!
Kara düzen imkanlarıyla çalışmaya devam.
Daktiloda haberi yazacaksın, çektiğin resmi karanlık odada kendin banyo yapıp basacaksın.Yazdığın haberler kurşun hurufatlarla yazılacak, provası çekilecek, prova kağıdı üzerinde tek tek haberleri okuyacaksın, operatör düzeltilen cümleleri tekrar dizecek, sen kurşun baskıyla dizilen yazıları tekrar okuyacaksın, hurufatla yazılan ana başlıkları tersten okuyup doğru olup olmadığını kontrol edeceksin, çektiğin resimler aliminyum klişelere basılacak onları da kontrol edeceksin okey dediğinde gazete baskıya girecek.
Hey gidi günler heyyyy…
Bu şartlarda gazeteciliğe adımımı attım ve kurşun hurufatlar,boya kokularının içinde mesleğimi sürdürdüm.
ALAYLIYIM,ALAYLIIIIII…
Anlayacağınız ben gazeteciliğe okulunda değil,bire bir gazeteciliğin hamurunda yoğrularak büyüdüm bu meslekte.
Ara sıra beni haber yapmaya gönderiyorlardı, ben de haberlerimi özen göstererek yapıyordum, şeflerim haberlerimden memnun kalmışlardı.
Sevmiştim ben de gazeteciliği,heyecanlı ve itibarlı bir meslekti o tarihlerde. Ben kendimi ispatlamak için canla başla gece gündüz demeden çalışıyordum,işimde de başarılı olmuştum,muhabirliğe terfi etmiştim artık.
YARIN: Yazı İşleri Müdürlüğü’ne terfi…