Mehmet Saatçi
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. YOKLUK NEDİR BİLMİYORLAR…

YOKLUK NEDİR BİLMİYORLAR…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsanlar değişir, hıyarken cacık olur ama hepsi o yani. Daha muhallebi olanına denk gelmedim kuzum.

O zaman selam olsun; Her Konuyu İşine Geldiği Gibi Yorumlayan Milletime.

“Üzüm’den şarap yaptılarsa “Üzüm”ün suçu ne?
“Sakal” bıraktıysa Fasık “Sakal”ın suçu ne?
“Tesettür”ü edepsiz giyiyorsa “Tesettür”ün suçu ne? “Din”ini yaşamıyorsa müslüman “Din”in suçu ne?

Ha cemaat evlerinde tecavüz için susanlar, ha muhalefet edecez diye lgbt’yi savunanlar; alayınızı eşşekler öpsün…

Georg Luck Reis bizden 100 sene önce doğup yaşamış, klasik dünyadaki büyülü yaşamı kurcalamış bir reisimiz. O tarihlerde bu gün bizi yöneten siyasetin ilçe ve il makamlarından tutunda vekil, bakan ve bürokratlara kadar tanımlamış, şu sözü ile; Yüksek bir makamda bulunan namuslu bir insan, görev süresi sona erdiği zaman zengin değil, saygın biri olmalıdır.

Ben uzun yıllardır siyasetin mutfağında olan bir meczup olarak, görevini saygın kişilikte bitirene denk gelemedim.

Dedikodu ile insan tanıdığını zannedenlerden, maaşlı elemanlarına hükmedemeyen patronlardan, danışmanlarının iplemediği vekillerden, torpillerinden danışmanlarına söz geçiremeyen vekillerden, verdiği sözü tutamayandan, tutamayacağı sözü verenden, kendi her an satabileceğinden herkesin kendisini satacağını düşünenden, kendi gururu için başkalarının gururunu ayaklar altına alandan, gözünün içine baka baka yalancı diyip tükürdüğünü yalayandan ve her nedense çevresinde hiç sevilmeyen ama makamı için yalananlardan gına geldi artık. Toplumda sadece çirkeflik ve dedikodu yapabilecekler ciddiye alınır olmuş. Yakarsa dünyayı; “Nasılsa nazik davranıyor” diye sabrını zorladığınız yada sen çok güçlüsün diyipte sırtına koca yükü bıraktığınız insanlar yakar”. Bunun adı mabad korkusunda öte gidemez aslında. Neyse anlayana neyse de, anlamayana çok zor anlatmak. Siz siz olun yükünü kaldıramayacağınız kalbe, elinden tutamayacağınız canlıya sahip olmaya çalışmayın.

İnsanların dengesini bozup, normal davranmasını bekliyorsunuz! Beklemeyin. Motosikletli Kuryeyi aracı ile ezmek suretiyle, iki aracın arasında kalmasını sağlayan şöförü hatırladınız değil mi? O kurye kardeşe sormak istiyorum, seni ne zorladı da aracın aynasını yumruklayıp kırdın! Şöförü cinnet geçirecek noktaya getirdin? Hep derim; kimse kimseyi sevmiyor, ama herkes herkesle aşk yaşıyor!

Aslında bütün memleketin özeti gibi Maarif Müfettişinin raporu;

İzmir Ödemiş Kaymakçı çok programlı Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen iki öğrencisi tarafından öldürülüyor.

Olayın araştırılması için Maarif Müfettişi Doğan Ceylan görevlendiriliyor.

Müfettiş, öyle bir rapor düzenliyor ki, tüm
anne / babaların okuması ve kendilerine ders çıkarması gereken bir rapor.
Türk gençliğinin içinde bulunduğu bir durumu analiz ediyor ve DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ*ne işaret ediyor.

Buyrun raporu beraber okuyalım…

DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ
Doğan CEYLAN, Eğitim müfettişi;

Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor.
Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar.
Yanıbaşımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen onbinlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor.
Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor.
Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar.
Kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar.
Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar.
İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı.
Hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar.
Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar.
Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar.
Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz.
Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum.
20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak?
Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek?
Evlerini nasıl idare edebilecek?
Ülkeyi nasıl yönetecek?
Vatanı nasıl savunup can verecek?
Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim.
Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık.
Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi.
Çocuklar hayattan bihaber.
Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında,
acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz.
Öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar.
Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar.
Hiç susuz kalmamışlar.
Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz.
Çocuklar hiç üşümüyorlar.
Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar.
Çocuklar hiç ıslanmıyorlar,
evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz.
Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz.
Bu yüzden çocuklar ıslanmak nedir bilmiyorlar.
Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar.
İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları yorulmasınlar diye.
Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz.
Onlar takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar.
Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz.
Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar.
Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar.
Elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz.
Çocuklar hissetmiyor yaşamı,
açlığı bilmediği için açlara acımıyor,
üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor.
Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar.
Sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan ölen insanları umursamıyorlar.
Acımıyorlar!!
Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzurun, ana babanın.
Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize.
Bu sorunu Devlet derinden hissetmeli.
Bu sorunun çözümü için ciddi çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli.

Haksız mı peki kıymetli müfettiş sizce?

Sanki yılbaşı gecesi 4-5 ay önceydi ve şu an Nisan ayının bitiyor olması gerekiyor gibi aslında. Bu kadar uzun bir ay yaşamış olamayız kesin bi bokluk var. O yetmiyormuş gibi vay efendim neymiş benzine mazota zam gelecekmiş, bunun için kıyameti koparıyorlar! Ben şahsen ekonomik olması için gittim benzin istasyonu aldım, çokta memnun kaldım, herkese tavsiye ederim!

Direnin ey insanlar, hatta direnirken de gülümsemeyi bırakmayın. Saygı ve hürmetle büyük küçük demeden alayınızın ellerinden öperim…

Evet unutmadan; Cesaret Bulaşıcıdır…

YOKLUK NEDİR BİLMİYORLAR…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir