Evinde kanaryası ile kedisi ile konuşurken bile üslubuna dikkat eden insanlar nas ıl oluyorda hakaret suçunu işleyecek duruma geliyorlar. “Tarafgir” lik çağımızın en büyük psikolojik vebasıdır. Temelinde narsisizim ve fanatizm gibi tetikleyici de barındıran ağır bir kişilik bozukluğudur. Ülkemizde muhalefet yapmak dendiğinde nedense belden aşşağı vurmak ve hakaret etmekten başka bir şey göremiyoruz. Ne kadar çok ve ağır hakaret paylaşılırsa o kadar muhalif ve demokrat göründüğünü zanneden bir nesil türedi. Ve bunlar ağır gerizekalılar ama bu durumu ideoloji zannediyorlar.
Ahlakı zayıf bireyler, terbiyesi kıt toplum, içindeki zorbalara ve soygunculara hayranlık duyarmış; bilin istedim.
Bakara suresi 256. ayetinde Allah (cc) buyuruyor ki; Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah’a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah (cc) işitir ve bilir.
Yani önce inkâr sonra iman. Tâğutu inkar edemeyen bir toplum olduk. Azgınlık göstererek haddi aşma mânasına da kullanılan Tâğutu inkar edip, iman tazelememiz lazım. Ya da müslüman görüntüsüne saklanıp, vicdan mastürbasyonu yapmayı bırakmalıyız.
Sevgili Müge Anlı hanımefendi bile programına katılanlara uyuşturucu veya isimlerini değil de, “yasaklı madde” kelimesini ezberletip öğretmiş. Biz bizi yönetenlere hakkı hukuku öğretemiyoruz vesselam!
Herkesin rezil olduğu ama kimsenin utanmadığı Adalet! Adalet dağıtacak kadroların kura çekiminde, kuradan çıkacağı garanti olan yeğenin ifşası. Toplum olarak birden torpilin alanen yapılmasına tv ekranlarından şahit olunca, iktidar ve muhalefet hep bir ağızdan bunu yapan vekile ateş püskürdü. Ha birde tam tersi var artık gittiği, atandığı her yerde, Özlem Zengin’in yeğeni olarak anılacak. Belki de hiç hak etmediği halde, insanlar ona torpilli gözüyle bakacak. Gerçekten insan bunu yeğenine yapar mı? Ama nedense bir o vekil bu zamana kadar yaptığı çok hataya rağmen utanmadı. Ne demişti George Orwell reis; ”Aslında hiçbir şey yasadışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu.”
Halide Edip Adıvar “Türk’ün Ateşle İmtihanı” kitabında; “Düşmanı yurdumuzdan atmayı başardık. İngiliz oyunlarını bitirebileceğiz mi”? Der.
Şimdi gelde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e kızma! Neden o kadar az insan astın paşam!!! Sen ki geleceği görebilen ender insanların başındasın, bugün bu kadar kansızla az insanı astığın için biz uğraşır olduk.
Hadi geçmiş olsun! Ahırını bile kaçak elektrikle ısıtan vatan hainlerinin yükü yine Yüce Türk milletinin sırtına yüklendi.
Sayın Enerji Bakanı Alpaslan Bayraktar açıkladı;
“Elektrik faturası ortalama 1050 TL’yi aşan vatandaşlar, 2000 TL civarında fatura ödeyecek.”
Bebesinin mevlüdünde acayip bardaklardan şerbet ikram eden muhafazakarlar, pavyonda ölürüm Türkiyem isteyen milliyetçi ve Bodrum da köpük partisinde dj bella ciao çalınca yumruk kaldıran solcu aynı adamdır. Bu coğrafya ideolojik ayrım yapmaksızın; zeka geriliği olan, görgüsüz ve sakil birey yetiştirir olmuştur.
Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır ve ona yardım etmeleri için ricada bulunur. Köylüler, bunun için maddi güçlerinin olmadığını söyleyerek onu köyün zenginlerinden olan Şakir’in çiftliğine yönlendirirler.
Derviş çiftlikte çok güzel ağırlanır ve ihtiyaçları karşılanır. Gitme vakti geldiğinde vedalaşırken Şakir’e, “Bu kadar zengin olduğun için şükret” der. Şakir de ona, “Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen gerçeğin ta kendisi değildir, bu da geçer” diye karşılık verir.
Derviş çiftlikten ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun düşünür. Yıllar sonra dervişin yolu yine aynı köye düşer ve Şakir’e uğramak ister. Yolda köylülerden Şakir’in sel felaketinden dolayı her şeyini kaybettiğini ve köyün diğer zengini olan Haddad’ın hizmetkarlığını yapmaya başladığını öğrenir. Haddad’ın çiftliğine gittiğinde Şakir’in iyice yaşlanıp fakirleştiğini ve üzerinde eski püskü giysiler olduğunu görür. Şakir dervişi yine aynı mütevazilik ve misafirperverlikle ağırlar.
Derviş vedalaşırken Şakir’e durumundan dolayı çok üzgün olduğunu söyler. Şakir de ona, “Üzülme. Unutma bu da geçer” cevabını verir. Derviş gezmeye devam eder ve 7 yıl sonra yolu yine aynı bölgeye düşer. Bu gelişinde her şey son bıraktığından çok farklıdır.
Haddad yıllar önce ölmüş ve ailesinden kimse olmadığı için tüm servetini en sadık hizmetkârı olan Şakir’e bırakmıştır. Böylece Şakir yeniden köyün en zengini olmuştur.
Derviş, eski dostuna yeniden her şeyin yoluna girmiş olmasına çok sevindiğini söyler ve aldığı cevap yine aynıdır: Bu da geçer. Bir zaman sonra derviş Şakir’i arar ve köylüler ona Şakir’in mezarının bulunduğu tepeyi işaret eder.
Derviş, mezarına ulaştığında mezar taşının üstünde “Bu da geçer” yazdığını görür ve “Ölümün nesi geçecek?” diyerek sinirlenir.
Bir süre sonra dostunun mezarını ziyaret etmek istediğinde büyük bir sel felaketinden dolayı tepeye ve Şakir’e dair geriye hiçbir şeyin kalmadığını öğrenir.
O dönemlerde ülkenin sultanı; kendisi için mutsuz olduğunda ona umut verecek, mutlu olduğunda ise onun rehavete kapılıp tembelleşmesini önleyecek bir yüzük yapılmasını ister. Hiç kimse sultanı tatmin edecek bir yüzük yapamaz.
Sultanın adamları dervişten yardım ister. Derviş, sultanın kuyumcusuna bir mektup gönderir ve kısa bir süre sonra yüzük sultana sunulur.
Sultan, ilk başta son derece sade olan bu yüzüğü anlamlandıramaz fakat sonra üzerinde gördüğü “Bu da geçer” yazısı ile yüzünde kocaman bir gülümseme belirir.
Hikayeden de anlayacağımız üzere, bazen hayatımızdaki en parlak ışığımız bir anda sönüp bizi karanlıkta bırakabilir bazen de zifiri karanlığın içinden bir güneş doğup hayatımızı yeniden aydınlatabilir.
Yaşadığımız her şey gelip geçicidir ve cümlenin sonuna eklenen “Ya Hu (Ya Allah)” kelimesi ile kastedildiği gibi her şey Allah’tan gelir.
Yanlış hatırlamıyorsam Mardin’e Ahmet Türk mitingi için giden Chp Genel Başkanı Özgür Özel İstanbul Çağlayan’da belediye başkanlarını yalnız bıraktı.
Siz yine de kimin peşinde gittiğinize dikkat edin Fetö öyle iğrenç bir yapıdır ki; Size Lâik Kemalist Atatürkçü gözükür İslama küfür ettirir.
Antikemalist Şeriatçı gözükür Atatürke küfür ettirir..
Ülkücü Millyetçi görünür, teşkilata ve Lidere küfür ettirir.
Onlar arka planda Avrupa da viskilerini yudumlarken sizi burada birbirinize kırdırır…
Uyanık olun!
Herkesin derdi seçimler. Chp’li Barış Yarkadaş: “Özgür Özel, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olmalıdır.” Demiş, seçim süresini hayal ettimde; gözümde canlandı diyalogları;
-Özgür Özel adaylık açıklaması
– Phd akademisyen tayfa %60’la kazanıyoruz rüzgarı.
-Anketlerde özgür özel önde!
-Seçim gecesi öndeyiz twiti.
-İmamoğlu ve Mansur Yavaş’dan kazanıyoruz başkanım twiti
-Gece 2 sessizlik
-Gece 3 akp genel merkez balkon konuşması
-İstiklâl marşı okunması ve kapanış
Maalesef ki hiç yıkılmaz sandığımız yerden yıkılır genellikle hayat. Masanın çürük ayağı değil de sağlam ayağı tutar kırılır. Sağlam sanarak önemsemediğimiz, ilgilenmediğimiz ve ne yaparsak yapalım taşır sandığımız her ilişki beklemediğimiz bir anda yıkılabilir.
Direnin ey insanlar, hatta direnirken de gülümsemeyi bırakmayın. Saygı ve hürmetle büyük küçük demeden alayınızın ellerinden öperim…
Evet unutmadan; Cesaret Bulaşıcıdır…