Mehmet Saatçi
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Çevre
  4. NE GERÇEK KAFİRDEN KORK, NE GERÇEK MÜMİNDEN. KORKACAKSAN MÜNAFIKTAN KORK.

NE GERÇEK KAFİRDEN KORK, NE GERÇEK MÜMİNDEN. KORKACAKSAN MÜNAFIKTAN KORK.

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Arkadaşlar yaptığınız iyilikleri unuttum yenilerini bekliyorum.

Adam bana derdimi anlatacak kadar İnglizce bilip bilmediğimi soruyor. La derdimi anlatmaya Türkçem yetmiyor, ne İngilizce’si kuzum.

Hayatta güzel şeyler de oluyor. Mesela az önce üçlü prizden doğru fişi çektim. Bu arada hiç unutmam 22 yıl önce Narkoz yoktu!!
Doktor kafamıza odunla vurarak bayıltıyordu.

Mozart dinlemiyorum. Ama, Türkiye’ye gelirse konserine mutlaka giderim. Neyse portakal suyunu gözünüze damlatırsanız göz renginizin değişeceğini biliyor muydunuz? Bilemezsiniz çünkü ben uydurdum. Aramızda kalsın kendinizi mutlu hissediyorsanız, bir yerde yine bir salaklik yaptınız ve farkında değilsinizdir demektirdi. O zaman 23 Nisan Ulusal Egemenlik, Zafer ve Cumhuriyet Çocukları bayramımız kutlu ve mutlu olsundu.

23Aprél Milli Musteqilliq we Balilar Bayrimini Tebrikleymen.
23Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını Kutluyorum.

Neydi be o pandemi zamanı yaptıklarımız; yatardım, sonra gider içerde de yatardım, daha sonra tekrar yatardım, azıcık yatayım derdim yatardım, sonra bi daha yatardım, işte o ara “Yara iyi oliy izi galiy; Mige aplaaa” sesiyle uyanırdım.

Kaburgalarının içinde idare lambası taşıyan kişiler bizi anlıyamazlar.

Mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip olanlar değil, sahip olduklarını kaybetmeyecek kadar çok sevenlerdir, bilin istedim.

Ya artık şu Turna’yı bir yerinden vurma vaktimiz gelmedi mi? İlla gözü mü şart?

Siyasete atılsam diyorum fırıldak arkadaşlarım kasedin çıkar diye dalga geçiyor. Peki görüyor arttırıyorum; kasedim çıksın, bir tanede konulu çekerim. Güzel anlarda bunları yapan, bize ne yapmaz diye bana muhalif olacaklar düşünsün. Nasılsa toplumumuz öpücüleri bir başka destekliyor.

Ah be pandemi, ortalıkda maskesini çenesine indirip, çenesi bağlanmış ceset gibi dolanan yaratıklar görmekten sıkılmıştık hatırlarsanız toplum olarak. Neyse sevgili eczacılar; bir anti depresan çekilişi falan yapın da kendimize gelelim.

Evet artık vakit geldi, Nisan’ın sonu Kızılelma.

Biz, Atatürk’ün resmini duvardan indirdi diye okul müdürünü camdan aşağı atan Başbuğ Alparslan Türkeş’in Hayır’lı evlatlarıyız.

Bana çıkmaz demeyin. Çıkmazsa piliz trayn egeyn bay e ticket saym tayms dont meyk mi met. Alırsanız meybi almazsanız nevir.

Nə istəsək olmur, istəməsəm də olmur, həç bir şəkildə olmur. Bələ vəziyyətin içinə soxum.

Allah neden hayvanlara konuşma yeteneği vermedi biliyor musunuz? Sadakat ve sevginin sözlerden ibaret olmadığını bizlere öğretsinler diye. Bilmem bilir misiniz; Ayı’nın 50 türküsü var, ama hepsi elma armut üstüne.

Tunceli’ye her fırsatta dersin diyen tipleri sempatik gören ve kendini “Atatürkçü” sanan beyinsizler iyi okuyun.

Televizyon programımdaki 4 konuktan ikisi Sırrı Sakık ile Murat Bozlak’tı. Diğer ikisi ise Kamer Genç ile Mehmet Gül.
Programın ortasında Sırrı Sakık, Kamer Genç’e hücum eder:
-”Siz Atatürk’ü savunarak soykırıma uğrayan Dersimli Kürtlere ihanet ediyorsunuz.”
Kamer Genç anında şu karşılığı verir:
-”O kullandığınız cümlede bir kaç tane büyük yalan var.”
Sırrı Sakık: Ne imiş o?
Kamer Genç: “Birincisi Dersim bir ilin değil bölgenin adıdır ve benim ilim Cumhuriyetle beraber Tunceli olmuştur.”
Kamer Bey devam eder:
“İkinci husus Dersim’de olanlar soykırım değil yeni kurulan bir devletin başkaldıranlara karşı önlem almasıdır. Bir başka yanlışınız ise Tunceli asla Kürt değildir. Biz Hazar kökenliyiz. Dilimiz de sizden farklı yani ne kırmançi ne de zazaca konuşuyoruz.”

Sırrı Sakık: Seyid Rıza’ya ne diyeceksin?

Kamer Genç: “İngilizlerin oyununa gelmiştir. Tuncelililerin o dönem önderi, Atatürk’ün yoldaşı olan Diyap Ağadır… O yıllarda Şeyh Said ve Seyid Rıza’yı kullananlar şimdi PKK’yı kullanıyor.”
Komünist Başkan olacak şahıs Dersim sözünün arkasında dursun Cumhuriyet ‘e isyan etmiş, Türk askerini katletmiş Seyid Rıza ‘yı da assın makam odasına. Yakışır.

‘Ben Atatürk ve Cumhuriyet sayesinde okuyup, Milletvekili oldum. Cumhuriyet olmasa kuldum!’ Kamer Genç

İnsan öldüğünde en yakınının, en sevdiğinin unutma süresi 18 aymış.
(Hatta bu en uzun süre imiş) Yani 18 ay sonra acısı diner, sizi tatlı bir anı olarak anımsarmış. Düşününce içim acidı bir an. Değer verdiklerimin, çok sevdiklerimin, “Onlar olmadan asla olmaz” dediklerimin bile beni 18 ay sonra unutacak olması… ?

İyi bir iș, geniș bir ev, bir araba, emeklilik hayalleri, “Hele şu da olsun rahatlayacağım'” derken bir bakıyorsun hayatın sonuna gelmişsin. Lakin bizim yaratılış sebebimiz araba, ev, bağ, bahçe değil ki. Hiçbir değer üretmeden, iz bırakmadan yaşanan bir hayat 80 yıl değil de 800 yıl olsa ne yazar ki, 18 ayda unutulduktan sonra.

-insanın yetiştirdiği birileri olmalı, eğitmen olmasa bile..
Yazdığı bir kitabı olmalı en azından, ya da yazmaya azmettiği.
-Tanımadığı, adını bile bilmediği insanlarda iz bırakmışlığı olmalı.
Birileri çevirmeli yolunu “Siz beni tanımazsınız ama ben sizi tanıyorum, siz benim hayatımı değiştirdiniz demeli yllar sonra.
-insanlara selam vermekten korkmak şöyle dursun tanımadığı onlarca insanın yüreğine dokunmalı, sohbet etmeli, dertleşmeli, arkadaş olmalı. Ah! bu çok fazla dünya telaşesine dalmışlığımız yok mu. Mezardakiler de aynını yapmışlardı.

Evet ayet açık beyler, Allah’u teala buyuruyor ki; Ne gerçek kafirden kork, Ne gerçek Müminden. Korkacaksan Münafıktan kork.

Teşkilatları boş bırakıp, münafıkları doldurmayın. Safları sıklaştıralım ki şeytan girmesin aramıza. Var Olsun Lider, Doktrin, Teşkilat üçlemesinden ayrılmayanlara…

Farsça güzel bir söz var; NİŞESTEND U GOFTEND, UBER – HASTEND!

Yani diyo ki; Oturdular, Konuştular, dağıldılar…

Kiminiz beni iyi bilir, Kiminizde yeni duymuştur belki. Sadece duyanlara sesleniyorum; Ne duyduysanız daha fazlasını yaptım. Hatta alayınıza sözüm olsun, çok daha fazlasını yapacağım.

Aklıma gelmişken, eyy millet; bana balık vermeyin. Bana balık tutmayı da öğretmeyin, ben zaten balık sevmem. Beni ocakbaşına götürün. Kebap ısmarlayın bana, çiğköfte getirin bana, bol yeşillik olsun, nar ekşisi olsun.

Evet; Ya bir olursunuz, ya hiç…

Direnin ey insanlar, hatta direnirken de gülümsemeyi bırakmayın. Saygı ve hürmetle büyük küçük demeden alayınızın ellerinden öperim…

Evet unutmadan; Cesaret Bulaşıcıdır…

NE GERÇEK KAFİRDEN KORK, NE GERÇEK MÜMİNDEN. KORKACAKSAN MÜNAFIKTAN KORK.
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir