Mehmet Saatçi
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Asayiş
  4. MESELE SEVMEK DEĞİL Kİ, SORSAN HERKES SEVİYOR…

MESELE SEVMEK DEĞİL Kİ, SORSAN HERKES SEVİYOR…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dünyadaki en korkunç yer, sessizce kendi içinde iyileşmeye çalışan bir insanın zihnidir.

Kimsenin ilgisiz ve sevgisiz tavırlarına “değişir belki” diye sabır göstermeyin. Yorulursunuz..! Öyle işte…

Taladro ağabeyin de dediği gibi “içimde kocaman bir değersizlik hissi var, ağlatmıyor ama saatlerce düşündürüyor..”

Düşmenizi bekleyenler, yanlış anlamak için tetikte bekleyenler, mutsuz olduğunuzu görmek için bekleyenler, kaybetmenizi bekleyenler, çelme takmak için fırsat bekleyenler var.

Bu niyetleri kötü insanları mutlu etmemek, yüzlerini güldürmemek için ayakta durmak zorundasın. Bazen bir umut değil, Bir inattır Yaşamak…

Sual, sorudur. Mesul, kendisine soru sorulandır.
Mesele ise çözülmesi gereken sorundur.
Bir de layüsel vardır. O da kendisine soru, hesap sorulamayandır.

“Mesele neymiş biliyor musun? En mutlu olduğun, en güzel hayaller kurduğun o gün ölmekmiş.”

Gerçekten seven birinde ilk ortaya çıkan şey “özen”dir. Hakikaten seven, size karşı ulu-orta adab-ı muaşereti çiğneyici olmaz. Sizi rencide etmekten, utandırmaktan, daha da ötesi, size karşı hafif hareketler sergilemekten kaçınır. Bu da sevginin doğurduğu ikinci histir: Hürmet.

Günümüzdeki ilişkileri bu zaviyeden değerlendirebiliriz.

Gerçekten seven bir arkadaş, arkadaşını kınayıcı ve ayıplayıcı değil, uyarıcı ve koruyucu olur. Onu küçük düşürmez. Ondan hayır namına bildiklerini esirgemez. Arkadaşının haysiyetini muhafaza eder.

Kısacası yanınızdaki insan üzerinize ne kadar titriyorsa size o kadar muhabbet besliyordur.

Bir elbiseyi bile çok sevdiğiniz zaman eskimesin, başına bir şey gelmesin diye üzerine titriyorsunuz. Hal böyleyken aksini iddia etmek, samimiyetsizliktir.

İnsanın bu yönü bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde artık ayıplanır oldu. Fakat bugün nice ayıpladığımız değer var ki, yarın mumla arayacağız.

Mesele sevmek değil ki. Sorsan herkes seviyor.
“Mesele uyum, mesele denk gelmek. Mesele birbirine iyi gelmek. Mesele tamda bu.

O zaman uzatmadan burdan hukukçulara sesleniyorum; yemek yaparken soğan öldürmenin cezası nedir???

Cezayirli 7 yaşında bir Arap olan Mahmud Paris’te okula başlamış. Okulun ilk günü Fransız hoca tek tek çocukların isimlerini soruyormuş. Sıra bizimkine gelip adım Mahmud diyince hoca. “Hayır, senin adın bundan sonra Jean Fransuva” demiş. Okul sonrası eve gelmiş Mahmud. Annesi, “Mahmud hoşgeldin, nasıldı okulun ilk günü” diye sormuş. Mahmud, “Benim adım Jean Fransuva, Mahmud deme bana” diyince annesi terlikle bir güzel sevgilerini sunmuş:) Akşam baba gelmiş, o da “nasıldı okul Mahmud” diye sormuş ve “Benim adım Jean Fransuva” cevabını almış. Tabi bu cevap üzerine baba da iyi dileklerini sunmuş bizimkine. Ertesi gün Fransız öğretmen Mahmud’a “Günaydın, nasılsın Jean Fransuva” diye sorunca,
“Hocam hiç sormayın, akşam iki Arabın saldırısına uğradım” diye cevap vermiş.

Sen nasılsın Jean Fransuva…!!!???

Neyse meşaş olmadan olmaz; Freud dahilerin, oyun oynayan bir çocuk gibi yaşadağını söyler. Ve Leonardo Da Vinci’yi örnek gösterir. Demem o ki artizlik yapıp kendinizi çok ciddi, önemli biri gibi göstermeyin. Daha komik oluyorsunuz kuzum…

Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi; “Kıymet bilen insanlara zaafım var. Onlar incili kaftan, gerisi yamalı fistan.

Gerçi olayın kendisi önemsizdir, bunda haklısın, ancak düşün: İnsaflı ol, bundan başka hikmet dolu bir prensip varmı bugün? Varmak istersen -diyor Sa’di eğer maksada, Tuttuğun yollar hiç bitmeyecek gibi olsada; Yola devam et, durmayıp. O zaman ne diyoruz “Ottur Günahı Yoktur”.

Zil çalınca dışarı koşa koşa çıkan, içeri zilini ise duymazdan gelen çocuklardık biz. Ayıktırıyım sizi; Tırtıllar asla kahverengi bot giymezler…

Haydi gelin Ak Sakallıların duasına Amin diyelim;

Ulu Tanrı! Güzel Tanrı! Gök Tanrı! Sen Türk’ü, Türk yurtlarını koru! Düşman şerrinden sakla! Türk’ü yiğitlikte daim et! Türk’ü erlik davasıyla yaşat! Türk’ü realist yap! Pratik insan olan Onu nazariye ve hayale kaptırma! Türk’ü gönlüne her şeyden önce hatta kursağına ekmek koymadan evvel Türk’lük sevgisini koy! Türk’ü ideal ile yaşat! …Ve ideali hakikat yapmaya çalışsınlar! Törelerini canları gibi saklat! Türk’ü zevke, rahata verme! Bilakis zahmete alıştır! Zahmetle yürekleri, bedenleri demir olsun! Bu sayede onlara yüksek çalışma kudreti verirsin, Türk’ü faal, cevval edersin…

Direnin ey insanlar, hatta direnirken de gülümsemeyi bırakmayın. Saygı ve hürmetle büyük küçük demeden alayınızın ellerinden öperim…

Evet unutmadan; Cesaret Bulaşıcıdır…

MESELE SEVMEK DEĞİL Kİ, SORSAN HERKES SEVİYOR…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. 24 Şubat 2025, 00:59

    Duy beni Sivas. Ölüm de var bu yolda.

  2. 23 Şubat 2025, 02:30

    Kaleminize sağlık hocam