“The best revenge is massive success.”
Yani diyor ki gavur; En iyi intikam büyük bir başarıdır, diye başlayalım o zaman.
Ne bekliyorsunuz ki benden, Hatta insan olmamı beklemek büyük gaflet aslında. En yakın arkadaşlarım kuma işeyip, kuma sıçıyor, fare yiyor, siz düşünün artık.
“Eski Yazıtlardan Birinde Şöyle Yazar :
Kuzu dizlerinin üzerine çökerek annesini emer, karga yaşlı annesini besler; ve bunun adı “saygılı davranmaktır.”
Horoz şafak vakti öter, yaban kazları her bahar kuzeye ve her sonbahar güneye uçar; ve bunun adı ”söz tutmaktır.”
Bir geyik iyi bir otlağa rastladığında bütün grubu oraya davet eder ve paylaşır, karınca yemek gördüğünde bütün koloniyi oraya çağırır; ve bunun adı ”adalettir.”
Eğer bir insan bu erdemlere sahip değilse, hayvandan beter bir halde yaşıyordur.
Bir Türkmen duası da şöyle der:
“Tanrım, ilk önce dağa taşa ver.
Ormana, hayvanlara, suya ver.
Ondan sonra insanlara, kapı komşuya, muhtaç olana ver. Kalırsa, en son bana ver….”
Bu zaman ve sistemde, nasıl bir insan nesli türedi ülkemizde, bilmiyorum. Milyonlarca canlı ile birlikte insana dair umutlarımız, geleceğe dair hayallerimiz de artık kül oldu…” Vesselam…
Aklıma gelmişken az yaklaşın yamacıma sizlere Urfalı olarak Nuh tufanını anlatam size;
-Allah cc dedi; Ey Nuh…!!!
Eşiyi, ahbabiyi topla, ben suyu salıyam…
Neyse Urfalıdan başladık devamını da öyle yapalım.
Urfa’lının Biri Mezarında Yatan Babasını Ziyaret Ediyor: Babo nasısan, eyimisen? Gene Fatihayı gaptın, keyfin yerinde. Oraları bilmem amma… Buraları bura olmaktan çıhmış gayri.
Mezarıydan galksan, gafayı yersen. Öldüğüye sevinirsen…
Sıra geceleri bitti artık. Şindi Bitliste beş minare de yok. Hasangalasında caketim de galmamış. Hem Urfa dağlarında ceylanlar da gezmiy.
Herkes: Şak – şuka, şaka da – şuka söylüy…
Ne mırranın, ne de gayfenin dadı galdı, Gayfenin neslisi çıkmış, südü de içinde. Gaçak çay da hepden gaçak olmus, Sallama içiyler…
Ahhh…
Şu gavur icadı televizyon yokmu? Tam üç tene eve aldım, gene de acans dinliyemiyem. Gumasının yüzünden gocasından ayrılan böyük gız, Yaseminin penceresinden bakmazsa göremiymiş.
Öbür oğlan Gurtlar Vadisi.
Hele o güccüğü yok mu? Sen görmedin. Saçını hep Amerikan kesdiren, gözü, gulağı oynuy namıssızın. Acun Firarda diy, başka bişey demiy… Turizm dersine eyi geliymiş. Valla yalan, mahsadi çıbıldak garılara baha… Torunun Şehmuzla iftihar etmelisen, Aletirik Mehendisi çıktı.İş bulamadı, galdırım mehendisiyem diy. Galdırım da yok ya, çamırlarda debeleniy, duruy…
Babo bi de telefon çıkmış, minnacık. Şalvarın cebine on tene sığar şerefsizim. Telefon amma teli, meli yok. Eyi bisey de çok yalan söylüy. Ben Siloyu tarlada görüyem, Aradığın gişiye ulaşılmıy diy. Ancaaa foturaf bilem çekiy vallaha…
Bu cumma ruhuya hatim indirecektik; Mevlüt Hoca nazlanıy, boğazı ağrıymış. Yoh gendini üçaylara hazırlıymış… Eve iki tene CD gondermiş, Bunuyla gırk hatim iner demiş. Eh… Sende bunuyla idare edersiy.
Dünya işleri bitmiy. Şimdi bana müsade: Aşagi kepir tarlaya gidiyim. Golf oynuyacağım da.
Unutmadan biz biber yerine, bu senede mango kurutacağız. kış çetin geçecek. Tasarruf yapmak lazım…
Biraz tarih diyelim; Sonra yok efendim duymadım vay efendim ben bilmem, olmasın…
Antik çağda umumi tuvaletlere LATRİNA denirdi.
Burada sadece tuvalet ihtiyacınızı gidermez, ayrıca sohbet imkânı da bulurdunuz.
Aynen günümüz cafeleri gibi…
Boşaltım sırasındaki sesleri duymamak için Latrina’nın ortasındaki süs havuzundan yararlanılırdı.
Suyun şırıltısı boşaltımın gürültüsünü bastırmak içindi.
Kötü kokuları önlemek için de güzel kokan bitkilerden bir köşe bile yapılıyordu.
Efes Antik kentinde ise sürekli lir çalan bir kadın sanatçı bile vardı.
Kış günleri kent soyluları köleleri ile Latrinaya giderlerdi.
Önce köle işini görürdü.
Köle soğuk mermeri ısıtır, böylece efendinin poposu ısınmış mermere değmiş olurdu. Tarihte belki de sınıf ayrımının ilk izleri “sıcak mermere oturmuş göt ile şekilleniyordu…
Demem o ki; en son mutlu olduğumda dolar 1 lira 20 kuruştu. Tanrım kötü kullarını sen affetsen, ben de affederim. Salağım ben biraz bu konularda o yüzden sen bana bırakma. Acayip gaza geldim bu sabah, tam “akşam bizim teknede takılalım” adamı oldum ama bilin bakalım ne yok?
Neyse zaten pula əhəmiyyət göstərmirəm çünki yoxdur. Belə vəziyyətin içinə soxum…
Hep merak ederim; şimdi Bülent Ersoy ile Bülent Serttaş evlenirse ikisininde adı Bülent Serttaş mı olacak. Bunların çocukları olursa çocuğa anasının babasının ismini sorarlarsa çocuk ne dicek?
Neyse yaa tek tek hepinizden özür dilerim kendi hayatımı size sormadan yaşadığım için, kusura bakmayın yani sizin de fikirlerinizi almam gerekiyordu sonuçta. Benim hayatım bi de ben mi yaşayacaktım yok artık daha neler haklısınız vallaha…
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!”
#İstiklalMarşı’mızın kabulünün 104. yıl dönümü kutlu olsun.
Direnin ey insanlar, hatta direnirken de gülümsemeyi bırakmayın. Saygı ve hürmetle büyük küçük demeden alayınızın ellerinden öperim…
Evet unutmadan; Cesaret Bulaşıcıdır…