Ne çok gezen bilir, ne çok okuyan bilir. Ebn çok cahil bilir ve evet o her şeyi bilir…
Arthur Schopenhauer reise göre; “Sürünün en çok nefret ettiği şey, farklı düşünen bir insanmış. Sürü aslında onun görüşünden nefret etmez, ancak bu kişinin kendi başına farklı düşünme cesaretine sahip olmasını sevmezmiş. Bu, sürünün tam olarak anlayamadığı bir şeymiş.”
Bu arada “Siz sanıyorsunuz ki, hep tanımadıklarınız ölecek!”
Yuvalarını millete mezar yapanlar da ölecek. Haksızlığa, hırsızlığa, ranta göz yumanlar da. Hatta örgütçüleri sempatik gören kominikler, şeyh hoca peşinde koşan siyasal islamcılar da. Rahat olun.
Ayan günler umudumuza ayacak inanıyorum buna. Çay koydum her şeye baştan başlıyoruz halkım. Gerçi ben çay’dan hiç hoşlanmam kahveciyim ama olsun çaktırmadan idare edin bu kardeşinizi.
Kafamda ve gözümde büyüttüğüm o kadar insanın pireden farksız olduğunu görmek beni bu kadar acıdan sonra hayattan soğuttu. Kim mi onlar? Tabi ki “KÖH”ler, Klawye Özel Harekat mensupları…
Zaten deli idim, 40 günde önce zır, akabinde zırzır deli oldum.
Bu coğrafyada ne zaman muhalefet yapmanın hakaret etmek olmadığı hatırlanıcak acaba, ne zaman “Devlet”in ve “siyasi hükümet”in aynı şeyler olmadığı bilinecek. Temsil misal hasta yatağında yatan, milyonlarca kişiye hitap eden Lider’e yapılan hakaretler gibi! Olm nasıl insanımsıymışsınız siz, yıllarca görevdeyken adama “Lider”im diyenler şimdi vel altı konuşuyor. Çok hızlı dönüyorsunuz, cereyan yapıyor. Evet Türk Devleti her yerde çok şükür, ama Liyakat eksikliği maalesef ki her tarafa yayılmış, kokuşmuş ve üstümüze bulaşmış bir durumda. Yani tuz kokmuş beyler, yok birbirlerinden farkları.
İşte tamda bu yüzen eğer 50 Tl ni 500 Tl yapmak istiyorsan, üzerinde 450 Tl daha ekliyeceksin kardeşim benim, şayet tırnağınız varsa kafanızı kaşırsınız. Değişiktir insanoğlu. Gözlerine bakmak yerine etine kemiğine bakar. Hadi diyelim ki gözlerine baktı; bu sefer de içinde ne saklıyor der. İçindeki hayatı görmek yerine. İşte bu yüzden gariptir insanoğlu; Saza gelir, söze gelir, göze gelir, gaza gelir, oraya gelir, buraya gelir, ama bir türlü “Yola gelmez”. Başkasının eldiveniyle pire yakalanmaz. Yani demem o ki Tavuğu okşayan yumurtayı yermiş hacım…
Umutmadan 14-15-16 Şubat Hızır oruçlarımız bereket getirir inşaAllah…
Rahmetli babam beni bir yere gönderirken; “Kendine dikkat et oğlum” demezdi. “Kimseye karışma ha oğlım.!” derdi, klasik Urfalı işte.
Her şeyin bir vakti vardır. Vakti geldiğinde Allah eksikliği olan her şeyi tamamlar. Dengini verir, dertlerini bitirir. Beklediğin, aradığın, umduğun ne varsa seni bulur, senin olur…
Ne diyordu Yüce Allah Ayeti Kerimesinde;
Sana kolaylık ve huzurun yollarını açacağız. A’lâ Suresi 8. Ayet
Duha suresi /4-5 ayetinde ise İşin sonu, senin için öncesinden daha hayırlı, vakti geldiğinde Rabbin gönlündekini sana verecek ve sen hoşnut olacaksın. Buyuruyor yüce mevlam.
Diyorum ki; Her Daim Kendin Ol!
“Sen Seni Anlayana Mucizesin”
Mekanı cennet olası babam ve onun kıymetli cennet mekan dostlarından rahmetli İnci baba geldi aklıma. Ortadoğu’yu hizaya getirmek için müthiş bir planı vardı rahmetlinin. Hatta 1982 Erkekçe dergisinde bile yayınlanmıştı. Buyrun okuyunuz efendim.
“İran Devlet Başkanı Humeyni’ye Türkiye’den birkaç çember sakallı tipi hediye göndereceksin. İran’da hediye çok mühimdir. (Yakın tarihte rahip hediye etmişliğimiz var nasılsa, Halil hocayı da hediye edebiliriz) Bak bu peygamber efendimizin pabucu, bizim müzedeydi, sana hediye ediyoruz’ diyeceksin, ama pabuç sahte. Gerçeğini verme yani. Sonra Humeyni’ye ‘Bak kardeşim sen de Müslümansın biz de; ama hep bana, hep bana diyorsun. Şu petrolden biraz da bize ver bakalım. Gel Irak’ı da birlikte halledelim. Irak bitmiş zaten, hasta yatağında s.k.lir’ diyeceksin. Kabul etmedi mi, basacaksın yaygarayı, ‘Zaten bu Humeyni sürgündeyken Bursa’da kalmıştı, belki de .bnedir’ diyeceksin. O da mı olmadı, git Amerika’ya ‘Şu bizim borcu sil, dört yüz tane uçak ver, Ortadoğu’yu cümbüş yerine çevirelim’ de.”
Şimdi bu Savunma Sanayisi için yüksek limitli kredi kartlarından alınması planlanan 750 liraya itiraz edenleri vatan haini ilan eden ve benim için hiç bir şey ifade etmeyen Destici geldi aklıma. Ardından yine benim için ifadesiz biri olan Numan Kurtulmuş’un Anayasa açıklamaları ile gündemi değişikliği planını görünce daha iyi anladım. Herkes bildiği işi yapsın arkadaş. Evet “84 Hukuk Fakültesi dekanından 19’u hukukçu değil. 4’ü ilahiyatçı, 1’i veteriner, 1’inin alanı Fransız dili” olduğunu öğrendiğimden bu yana, adalet kavramından umudumu kestiğim doğrudur. Kendi içinden bir hukukçu dekan çıkaramayan fakülteye “hukuk fakültesi” denebilir mi? O zaman hukuk faültelerini kapatıp A101, BİM, ŞOK marketleri açalım, olmadı Komagene Çiğ Köfte’ci de olabilir aslında. Şimdi bu ülkede bu güne kadar Savunma Sanayisi için hazırlanan bütçeler neden özel şirketlere peşkeş çekildi diye sorsam, beni tanımayan bir çok yavşak, “oyuncakçı çocuğu” artık f tipi mi ilan eder, hangi düşünceden hain yaparlar çok merak ediyorum. Lan evlatlarınız askere gitmez, şehit edebiyatı yaparsınız. Hayırdır ya resmen süt veremeyen İnek gibi olduk. Birileri memelerimizi sıkıyor ama içi boş…
2025 geldi ama gelir gelmez benim çocukluğumu ve gençliğimi aldı götürdü. Ruhun şad olsun Kahtalı Mıçe, yattığın yer incitmesin seni…
Biliyor muydunuz; bir şeyi isterken sadece hayırlısını istemek yetmezmiş, kolayını da istemek gerekirmiş. Bunu öğrendiğimden beri dua ederken, Allah’tan bir şeyi isterken; ‘hayırlısını kolaylıkla nasip et’ diyorum.
Allah’a zorluk yoktur. Hepimize her şeyin,
hayırlı olanını kolayından nasip etsin inşaAllah.
Murphy diye biri var, çıkmış her şeye bir şey yazmış, bir şey olmamışsa bile, olmuş olabiliceğini o arkadaş o zaman düşünmüş yani.
Murphy kanunları’nın temeli şu söze dayanır:
“Eğer bir işi halletmek için birden fazla olasılık varsa ve bu olasılıklardan biri istenmeyen sonuçlar veya felaket doğuracaksa; kesinlikle bu olasılık gerçekleşecektir.”
Gerçi bizde ona “GUSÜLÜN ÖNEMİ” deniyor ya neyse.
Devam etmiş bu Murphy amca demiş ki;
Kaybetmeyi göz aldığında kazanıyorsun!
Yalnızlığınla barıştığında seviliyorsun.
İnsanları umursamadığında değerleniyorsun.
Neyi bıraksan o sana çoğalarak geri geliyor.
Bir şey oldu mu arkasından mutlaka zincirleme başka bir şey geliyor zaten. Her şey üst üste gelir, hiç şaşmaz bu. Anlıyacağınız ne ben onu tanırım ne o beni bilir ama o ipne Murphy’nin kanunları hayatımda tam randımanla çalışmaya devam ediyor nedense.
Bu arada Pirinci satarken tartı da ağır bassın diye içine çakıl taşı eklersen, o pirinci kullanacağın gün geldi mi temizlemekten erinmeyeceksin. Hadi ben kaçtım canım kib bay, Cuma’ya gideyim Pazar’dan, anca yer kaparım ne kadan inançlı bir ülkeysek artık…
Direnin ey insanlar, hatta direnirken de gülümsemeyi bırakmayın. Saygı ve hürmetle büyük küçük demeden alayınızın ellerinden öperim…
Evet unutmadan; Cesaret Bulaşıcıdır…