İnsan, doğanın en güçsüz varlığıydı.
Kendini korumak için akla sarıldı.
Aklın yarattığı güç, insanı doğadan kopardı ve kendi iç dünyasında da
yalnızlaştırdı.
Bugün insanlık, varoluşunun bedelini ağır bir tatminsizlik ve tükenmişlikle
ödüyor.
Bu metin, insanın eksikliğini ve yeni bir başlangıcın zorunluluğunu
düşünmek için bir çağrıdır.
İnsan, doğada en güçsüz varlık olarak doğdu.
Ne pençesi vardı, ne kalın derisi, ne de hızla kaçabilecek bir bedeni.
Bu eksiklik onu, diğer tüm varlıklardan farklı olarak, aklına sarılmaya
mecbur bıraktı.
İnsan aklıyla birleşti, güç oluşturdu.
Başlangıçta bu güç, sadece hayatta kalmak içindi.
Ancak zamanla güç biriktikçe, doğa üzerinde tahakküm başladı.
İnsan, doğaya karşı bir savaş başlattı — önce korunmak için, sonra sahip
olmak için.
Aklı geliştirmek insanın zorunluluğuydu.
Ancak zamanla akıl sadece bir araç olmaktan çıktı; insanı tanımlayan tek
ölçü haline geldi.
Aklın yüceltilmesi, doğadan kopuşu hızlandırdı.
İnsan, kendini doğal düzenin üstünde bir varlık olarak görmeye başladı.
Güç birikimi, insanı korumakla kalmadı; onu diğer varlıklar üzerinde hâkimiyet
kurmaya itti.
Toplumlar büyüdü, iktidarlar ortaya çıktı.
Güç ve iktidar, önce doğayı, sonra insanı sömürmeye başladı.
İnsan, yarattığı sistemlerin tutsağı haline geldi.
İnsanın büyüyen gücü, sonunda kendi varoluşunun tehdidine dönüştü.
Ekolojik çöküş, nükleer tehdit, teknolojik yabancılaşma:
Bunlar insanın kendine karşı açtığı savaşın farklı cepheleridir.
Bugünkü insanlık biçimi, kendi içinde bir felaketi
Ancak büyük bir yıkımdan sonra,
insan kalan çıplak varlığıyla doğanın önünde yeniden durabilir.
O zaman yeni bir yaşam biçimi doğabilir:
– Güce değil dengeye dayalı,
– Akla değil bilince dayalı,
– Sahip olmaya değil yaşamaya dayalı bir varoluş.
Yeni insan, doğaya hükmetmeye çalışmayan,
onunla birlikte var olmayı seçen insan olacaktır.
İnsanın eksikliği bir zayıflık değil, bir çağrıdır.
Doğayla çatışarak değil, doğayla birlikte yaşayarak kendi varlığını gerçekleştirebilir.
Eksik doğduk;
belki de bu yüzden tam bir yaşam için umut hâlâ vardır.