Trablus, Lübnan’daki Merab, 2006 yılında Suriye’de alıkonulduğu sırada beş yaşında bir oğul ve altı yaşında bir kız çocuğuna sahipti; bugün ise bir torunu bulunuyor.
Yaşamının büyük bir bölümünü Suriye hapishanelerinde geçiren Merab, Anadolu Ajansı muhabirine zindanlarda geçen 18 yılını ve hayatta kalma mücadelesini aktardı.
Merab, 2006 yılında ABD’nin Irak işgali döneminde medya alanında çalışırken, Irak’tan dönmek üzereyken Esad rejimi güçleri tarafından alıkonulduğunu belirtti. Bu olay, Şam’ın Duma ilçesinde gerçekleşmişti.
Alıkonulduğu dönemde guardiyanlar ve sorgulayan rejim güçlerinin farklı işkence yöntemleri uyguladığını söyleyen Merab, “Dayak, çıplak bırakma, korkutma ve kecil düşürme gibi işlemler, onların kullandığı yöntemlerden bazılarıydı.” dedi.
“İNSANLARI TEKERLEĞE SIKIŞTIRIYORLARDI”
Merab, “Bize vurmak için kullandıkları aletlerden biri elektrik kablolarıydı. Her darpte etlerimiz parçalanıyordu, vücudumuz kanıyordu. Bir işkence yöntemi olan ‘tekerlek yöntemi’ özellikle acı vericiydi; insanın ellerini ve ayaklarını bağlayıp tekerleğin içine sıkıştırıyorlardı, ardından da vuruyorlardı.” şeklinde konuştu.
Esad rejimine ait hapishanelerdeki işkencelere dair aktarılanların tamamının doğru olduğunu ifade eden Merab, rejim güçlerinin uyguladığı şiddetten ötürü pek çok mahkumun yöneltilen suçlamalara zorla itiraf etmek durumunda kaldığını vurguladı.
“İŞKENCELER NEDENİYLE DERİLERİ YÜZÜLÜYORDU”
Merab, Suriye’deki Fera Filistin ve Kefrsuse hapishanelerinde tutulduğunu, ardından Esad rejiminin “insan mezbahası” olarak adlandırdığı Sednaya Cezaevi’nde beş yıl geçirdiğini, 2011’den beri ise Adra Cezaevi’nde bulunduğunu belirtti.
Özellikle Sednaya’da işkenceler nedeniyle her gün mahkumların hayatını kaybettiğini kaydeden Merab, “İşkence o kadar şiddetliydi ki tutukluların derileri yüzülüyordu.” ifadelerini kullandı.
Merab, hapisteki şartları da anlatarak, “Tutuklular, kendilerine yöneltilen suçlamaların ve sözde itirafların bulunduğu evraklara bakmadan, elleri arkadan bağlıyken parmak izi veriyorlardı. Bunu reddedenlerin parmakları kesiliyordu.” dedi.
Yaklaşık 60 kişinin 7 metrelik bir odada tutulduğuna dikkat çeken Merab, mahkumlara çoğunlukla yalnızca biraz ekmek ve bulgur verildiğini aktardı.
Bunun yanı sıra, Esad hapishanelerindeki korkunç olaylara da dikkat çekerek, “Suçlarından hüküm giymiş bir ‘Şebbiha’ vardı. Yemek hakkını kazanmak için bir veya iki kişiyi öldürüyordu; genellikle de hasta ve zayıf olanları hedef alıyordu.” diye ekledi.