ABD Başkanı Donald Trump, bazı medya organları ve radikal demokratların El Salvador’a sınır dışı edilen Kilmar Abrego Garcia’yı “tatlı ve masum” birisi olarak tanıtmaya çalıştıklarını ileri sürdü.
Trump, Truth Social platformunda yaptığı paylaşımda, Garcia’nın sınır dışı edilmesine dair kamuoyunda süregelen tartışmalara ilişkin düşüncelerini dile getirdi.
Paylaşımında, “Radikal demokratlar ve onların sahte haber medyasındaki ortakları, Kilmar Armando Abrego Garcia’yı çok tatlı ve masum bir insan gibi yansıtmaktadır. Ancak bu, oldukça bariz ve tehlikeli bir yalan.” şeklinde ifadelerde bulundu.
Başkan Trump, ABD’de iki mahkemenin, Garcia’nın El Salvador kökenli ve Latin Amerika’nın en tehlikeli suç örgütlerinden biri olarak değerlendirilen “MS-13” çetesine üye olduğunu, yasa dışı yollarla ülkeye girdiğini ve hakkında bir sınır dışı emri bulunduğunu belirttiğini hatırlattı.
Trump, suçluları aklamak amacıyla ABD kamuoyuna yalan söyleme eylemlerinin sorumluluğunun üstlenilmesi gerektiğini vurguladı. “Liberallerin ve ana akım medyanın ülkemizin güvenliğini sağlamak yerine suçluları koruma konusuna takıntılı hale gelmesi, alçakça ve Amerika’ya karşı bir tavırdır.” değerlendirmesinde bulundu.
GARCIA’NIN SINIR DIŞI EDİLMESİ
Trump yönetimi, hakkında verilen mahkeme kararına rağmen, El Salvadorlu göçmen Garcia’yı 15 Mart’ta El Salvador’daki Terör Muhafaza Merkezi’ne (CECOT) göndermişti.
Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE), 1 Nisan’da mahkemeye sunduğu dosyada “Garcia, idari bir hata nedeniyle 15 Mart’ta El Salvador’a sınır dışı edildi.” açıklamasını yapmıştı.
Ayrıca, Garcia’nın El Salvador hapishanesinde tutulması nedeniyle geri getirilemeyeceği öne sürülmüştü.
Maryland federal yargıcı Xinis, 4 Nisan’da Garcia’nın sınır dışı edilmesinin yasa dışı olduğuna karar vererek, ABD’ye dönmesini sağlamıştı.
Başka bir federal yargıç, 11 Nisan’da Garcia’nın mevcut durumu hakkında derhal bilgi verilmesi ve geri getirilmesi talimatını vermişti.
Öte yandan, Trump yönetimi, federal mahkemelerin Garcia’nın ABD’ye dönemesiyle ilgili karar verme yetkisinin bulunmadığını savunmuştu.