1. Haberler
  2. Dünya
  3. Sykes-Picot: Ortadoğu’da 100 Yıllık Kaosun Başlangıcı

Sykes-Picot: Ortadoğu’da 100 Yıllık Kaosun Başlangıcı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

20. yüzyılda yağlı kalemle oluşturulan bir harita, İngiliz ve Fransızların günümüz Ortadoğu’suna ilişkin 100 yıllık planlarıyla, o dönemin hırslarını ve çılgınlıklarını gözler önüne seriyor.

Düz çizgiler, tamamlanmamış sınırları sembolize ediyor.

İngiltere’yi temsil eden Mark Sykes ve Fransa’yı temsil eden Francois Georges-Picot, 1916 yılında yaptıkları anlaşmalarda çizdikleri sınırların çoğunun düz oluşu, büyük ihtimalle bu durumla ilintilidir.

Sykes ve Picot, imparatorluk düşüncesini benimsemiş bireylerdi. Her ikisi de sömürge yönetiminde büyümüş, bölge halkının Avrupa’nın imparatorluğu altında daha iyi koşullarda yaşayabileceğine inanan aristokratlardı.

Her ikisi de Ortadoğu’nun tarihi ve kültürleri hakkında bilgi sahibiydi. Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı karışıklık ortamında gerçekleştirdikleri müzakerelerde, varılan anlaşmanın prensipleri bugün hâlâ bölgeyi şekillendirmektedir.

Sykes-Picot’un çizdiği sınır çizgileri, 20. yüzyılın ilk yarısında İngiltere ve Fransa’ya jeopolitik anlamda önemli avantajlar sağlasa da, bu çizgilerin bölge halkına olan etkileri çok farklı oldu.

Gizli Anlaşma

İki kişinin çizdiği bu harita, 16. yüzyıldan beri Osmanlı yönetiminde olan toprakları bölerek yeni devletler oluşturdu ve siyasi oluşumları iki etki alanına dahil etti:

Sykes ve Picot’a Kuzey Afrika’daki Arap ülkelerinin sınırlarının yeniden çizilmesi için yetki verilmedi. Ancak bölünen etki alanları, bu bölgede de kendini göstermekteydi.

Mısır, İngiltere yönetimine geçti, Fransa ise Mağrip bölgesini kontrol altına aldı.

Sykes-Picot Antlaşması ile oluşan yeni jeopolitik düzende üç ana sorun ortaya çıktı.

İlk sorun, Arapların bilgisi dışında gizlice imzalanan bir antlaşma olmasıydı. İngiltere, 1910’lu yıllarda Arap kabilelerine Osmanlılara karşı bağımsızlık vaadinde bulunmuştu. Fakat bu bağımsızlık, Birinci Dünya Savaşı sonrası gerçekleşmedi. Sömürgeci güçler, 1920’ler, 30’lar ve 40’lar boyunca Arap dünyasındaki nüfuzlarını sürdürmeye devam etti. Böylece Kuzey Afrika ve Akdeniz’in doğusundaki Arap siyaseti, liberal anayasal yönetim inşasından, sömürge güçlerinden kurtulmayı amaçlayan milliyetçiliğe kaydı.

Birçok Arap ülkesinde 1950’lerden 2011’deki Arap isyanlarına kadar olan dönemde askeri rejimlerin yükselmesi de bu durumun bir sonucuydu.

Mezhepsel Hatlar

İkinci sorun, haritadaki düz çizgilerin yarattığı etkilerle ilgilidir.

Sykes-Picot, Levant’ı mezhepsel temellere dayanarak bölme eğilimindeydi. Coğrafya da bu mezhep ayrışmalarına katkıda bulundu.

Haçlı seferlerinin ardından, 19. yüzyıldaki Avrupa güçlerinin bölgede etkin olması sürecinde, farklı mezhepler arasındaki ayrışma belirginleşti. Ancak Sykes-Picot’un bu bölgeyi şekillendirme ümidinin gerçekleşmesi ile ilgili sıkıntılar ortaya çıktı.

Yeni yaratılan sınırlar, mevcut mezhepsel, aşiretsel ve etnik ayrımları dikkate almadı. Bu farklılıklar, öncelikle Arapların Avrupalı güçlere karşı bağımsızlık mücadelesinde, ardından Arap milliyetçiliği dalgasında örtüldü.

1950’lerin sonundan 1970’lerin sonuna kadar, özellikle Mısır’daki Cemal Abdül Nasır döneminin parlayışında Arap milliyet

Sykes-Picot: Ortadoğu’da 100 Yıllık Kaosun Başlangıcı
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir