İsrail’in gerçekleştirdiği saldırılar, yalnızca geleneksel havadan bombardımanlarla sınırlı kalmadı. İsrail istihbarat servisi MOSSAD, bu saldırılardan önce İran topraklarında oldukça karmaşık bir operasyon gerçekleştirdi.
GÖLGELERDE BÜYÜYEN BİR HÜCUM: MOSSAD’IN DERİN OPERASYONU
İsrail merkezli gazeteci Amit Segal’in aktardığına göre, MOSSAD, İran’da aylarca süren gizli bir insansız hava aracı (İHA) üssü kurmuştu. Bu üs üzerinden harekete geçen kamikaze dronlar, İran’ın Asfakabad bölgesindeki stratejik füze kuvvetleri ve hava savunma sistemlerini hedef aldı. Dronlar, özellikle “yeryüzü-yeryüzü” sınıfındaki füze rampalarına saldırarak, İran’ın caydırıcılık kapasitesine önemli bir darbe indirdi.
Bu taktik, önceki dönemlerde Ukrayna üzerinden Rusya’ya uygulanan ABD destekli saldırılara benzerlik gösteriyordu. Ukrayna’da sağlanan uzaydan gelen istihbarat desteği, burada da dronların hedeflerine nokta atışı yapmasına olanak tanıdı. Ukrayna’daki operasyonlar, İran’da uygulamaya konuldu.
AMERİKA’NIN UZAYDAN YÖNETTİĞİ SAVAŞ
Son zamanlarda ABD, “ucu sistemleri” adı verilen yüksek hassasiyetli yönlendirme teknolojilerini test ediyordu. Ukrayna’da Rus hedeflerine yönelik yapılan saldırılarda bu sistemlerin etkinliği gözlemlenmişti. ABD Savunma Bakanlığı istihbarat birimleri, elde edilen verileri uzay destekli uydu ağı ile değerlendirdi.
İsrail’in İran üzerindeki operasyonu, bu testin ikinci aşaması olarak kaydedildi. İran’daki hedefler, ABD’nin yüksek çözünürlüklü askeri uydu görüntüleriyle izlenerek, bu veriler İsrail’e aktarıldı. Bu sayede, hedeflerin yerleri, savunma kapasiteleri ve zayıf noktaları netlik kazandı. Bu saldırı aynı zamanda ABD’nin uzaydan yönettiği ilk bölgesel “proxy” savaşı olarak değerlendirildi.
İSRAİL İRAN’A NASIL SIZDI? GİZLİ HÜCRELER, AĞ OLUŞUMU VE GİZLENEN TEKNOLOJİLER
İsrail’in İran topraklarına kadar uzanan operasyonel derinliği bir tesadüf değil. Uzun yıllar boyunca, MOSSAD, İran içinde birçok gizli hücre oluşturmuştu. Bu hücreler, teknik ekipman aktarımı, yerleşik personel, yerel iş birlikçileri ve uyuyan ajanlardan oluşan bir ağ ile desteklendiler. Daha da önemlisi, saldırılardan önce bu hücrelerin etkin hale getirildiği ve içeriden bilgi transferlerinin başlatıldığı saptandı.
İsmail Haniye’nin Tahran’da öldürülmesinin ardından, İsrail İran’daki operasyonlarını geçici olarak duraklatmıştı. Bu “duraksama”, hem İran’ın tepkisinden kaçınmak hem de istihbarat ağını koruma amacı taşıyordu. ABD’nin araya girmesiyle, saldırıyla ilişkilendirilen iki ismin İranlı yetkililere teslim edilmesi sonucunda Tahran, bir süreliğine MOSSAD’a göz yumdu. Bu zamanda İsrail, İran içindeki gizli ağlarını daha da güçlendirdi.
İşte bu süreç, “örümcek ağı stratejisi” olarak adlandırıldı: sessizce örülen, anında harekete geçebilen ölümcül bir istihbarat yapısı.