Tüketim alışkanlıklarımızın etkileri hakkında önemli bilgiler paylaşan Prof. Dr. Demir, öğle yemeklerinde, kaplarda ve hatta solunan havada mikroplastiklere maruz kaldığımızı ifade etti. Bu parçacıkların yalnızca çevresel sorunlar yaratmakla kalmayıp, kalp, beyin ve böbrekler dahil olmak üzere neredeyse tüm organlarımıza zarar verdiğini vurguladı. Prof. Dr. Demir, mikroplastiklerin kalp krizi, inme ve ölüm riskini dört kat artırdığını belirtti.
“KALP DOKUSUNDA VE YAĞ TABAKASINDA TESPİT EDİLDİ”
Mikroplastiklerin zararsız olmadığını bilimsel kanıtlarla ortaya koyan Prof. Demir, “New England Journal of Medicine’da yayımlanan bir çalışmada, şah damarındaki plaklarda mikroplastik tespit edilen hastalarda kalp krizi, inme ve ölüm riskinin 4 kat arttığı gözlemlendi. 34 ay süresince takip edilen hastalarda mikroplastik barındıran grubun ciddi riskler açısından anlamlı bir yükseliş gösterdiği saptandı. Mikroplastikler, yalnızca sindirim sistemiyle sınırlı kalmıyor. Kalbin etrafındaki yağ dokusunda, sol kulakçıkta ve doğrudan kalp kasında mikroplastiklere rastlandığı görüldü. Vücut, bu yabancı maddelere karşı iltihap yanıtı vererek damar plaklarının kırılganlaşmasına ve dolayısıyla kalp krizine zemin hazırlıyor” şeklinde konuştu.
“BEYNE 6 SAATTE ULAŞIYOR”
Mikroplastiklerin daha küçük hali olan nanoplastiklerin, kan-beyin bariyerini geçerek beyin dokusuna yerleşebilme yeteneği üzerine bilgi veren Prof. Demir, “Farelerde yapılan deneylerde bu parçacıkların sadece 6 saat içinde beyne ulaştığı gözlemlenmiştir. 2016 yılından bu yana beynimizin maruz kaldığı mikroplastik miktarı yaklaşık yüzde 50 oranında artış göstermiştir. Bu artış, Alzheimer ve diğer nörodejeneratif hastalıklarla ilişkilendirilebilir. Cam veya paslanmaz çelik şişeler tercih edilmeli; plastik kap, çatal, bardak gibi ürünlerden kaçınılmalıdır. Özellikle tek kullanımlık plastiklerin kullanımını azaltmak, sağlık için önemli bir adım olacaktır. Mikroplastikler, modern çağın sağlık riskleri arasında yer almalıdır” dedi.
Kardiyovasküler hastalıkların geleneksel risk faktörlerine mikroplastiklerin de eklenmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Demir, “Kalp hastalıkları açısından yalnızca kolesterol veya tansiyon değil, mikroplastik maruziyeti de dikkate alınmalı. Gelecek yıllarda bu konunun daha fazla önem kazanacağı ve mikroplastiklere karşı yeni tedavi protokollerinin geliştirileceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.