Dünya Su Günü’nde, su kaynaklarının durumu endişe verici bir tablo sunuyor:
Şu anda 1,6 milyar insan, güvenli içme suyuna erişemiyor. Birleşmiş Milletler, 2025 yılının Dünya Su Günü temasını “Buzulların Korunması” olarak belirlemiş durumda. Dünya yüzeyinin yaklaşık %10’unu kaplayan buzullar, iklim sistemi ve hidrolojik döngüde hayati bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte, buzul kaybı ve bozulan su temini dengesi, iklim değişikliği nedeniyle milyonu aşkın insanın uzun vadeli su güvenliğini tehdit ediyor.
Bu yılki tema, esas olarak iklim değişikliğinin artan etkilerine dikkat çekiyor. İklim değişikliği, gelir adaletsizliği ve iklim eşitsizliği ile birleşerek, dünya nüfusunun yaklaşık yarısının su, gıda ve çevre güvensizliğini artırmakta. Çarpıcı bir şekilde, dünya genelinde halen 1,6 milyar kişi güvenli içme suyuna sahip değil, 2,8 milyar kişi ise güvenli sanitasyon hizmetlerinden mahrum kalıyor.
Az gelişmiş ülkelerin, 2030’a kadar güvenilir içme suyuna erişimleri için mevcut gelişim hızını on kat artırmaları gerekecek.
Türkiye, iklim değişikliğinin etkilerinin yoğun olarak hissedildiği yarı kurak bir iklim kuşağındadır. İklim değişikliği nedeniyle küresel su döngüsünün dengesi bozulmuş, yağış rejimleri değişmiş ve bölgesel kuraklıklar artmıştır. Bu durum, yüzey ve yeraltı su kaynaklarını olumsuz yönde etkilemektedir. Örneğin, Konya’da aşırı su kullanımı yasaklanmışken, İzmit Gölü’nden tarımsal sulama kısıtlanmıştır. Ankara’da ise barajların doluluk oranı %16’ya düşmüş durumdadır.
İstanbul’un barajlarının ortalama doluluk oranı %80 civarındayken, İzmir’in Tahtalı Barajı’nın doluluk oranı %15’e gerilemiş ve bu, geçen yılki doluluğun yarısıdır. İzmir’in diğer barajlarında da doluluk oranları ciddi oranda düşmüş durumda. Doluluk oranlarının İstanbul’a kıyasla daha kritik bir seviyede olduğu söylenebilir.
2025 yılı itibarıyla, ülkemizin yaklaşık yarısında yağış miktarları normallerin oldukça altında kalıyor. Bahar yağışlarının yetersiz kalması halinde, bazı bölgelerde yaz aylarına doğru hidrolojik ve tarımsal kuraklıklar yaşanabileceği öngörülüyor.
Trakya, Marmara’nın güneyi, Ege Bölgesi, Orta ve Doğu Akdeniz, Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’nun Batısı’nda bölgesel kuraklıklar daha sık ve şiddetli bir biçimde yaşanıyor. Bu durum, bu bölgelerde havza ölçeğinde yönetim planları ve kuraklık eylem planlarının hızla uygulanmasını zorunlu kılıyor.
Dünya Su Günü vesilesiyle, ülkemizin su kaynaklarını daha verimli kullanmak ve yönetmek için yasal ile kurumsal alandaki eksikliklerin hızla giderilmesi gerektiği konusunda farkındalık artırılmalıdır. Ülkemizdeki su kaynakları üzerinde nüfus, kirlilik ve iklim değişikliği baskıları giderek artmakta. Su kaynaklarımızı korumak ve verimli kullanmak, su güvenliğimizi sağlamak amacıyla havza ölçeğinde kurumsal kapasitemizi geliştirmeli ve toplumsal su kullanım bilincimizi artırmalıyız.