Salih ALUŞ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Çevre
  4. ‘HARABAT EHLİNİ HOR GÖRME ZAKİR. DEFİNEYE MALİK VİRANELER VAR’ …

‘HARABAT EHLİNİ HOR GÖRME ZAKİR. DEFİNEYE MALİK VİRANELER VAR’ …

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bugünkü yazıma, ‘din ve imanın kimde olduğunu sadece Allahu Taala bilir’ sözleriyle başlamak istiyorum. İçki içiyor diye kimseyi hor görmemek lazım. Kullandığı içkiden dolayı, günahı sadece o zıkkımı kullanana aittir, kimseyi de ilgilendirmez.

Gün gelir tövbe eder, o illetten kurtulur, kendini Allah’a ibadet için adar, nereden bileceksiniz o kişinin kalbini, içini mi okuyormusunuz kalbinin ?

Allah , bu alışkanlığı olan herkesi bu illetten kurtarır inşallah. Ha..! ‘İçki kötülüklerin anasıdır’ hatırlatmasından söz etmeden de geçemeyeceğim, tabii ki bu hatırlatmam ağzına içmesini bilmeyenlere, dozunu bilmeyip kaçıranlar için geçerlidir.

Bazı kişiler, buna bendeniz de dahil, bazı zaaflarımıza sahip çıkamıyor ve yeniliyoruz. Önemli olan bu zıkkımı kullanıyorsanız ağzınıza adabıyla içmenizdir. Gerisi teferruata girer bence..!

Gelelim konumuza,

Merzifin’li Mehmet ve Bebuk ,Çocukluk yıllarından beri, çevresi tarafından tanınan, alkolik derecesinde içki tüketen iki insanlarmış. Mehmet ve Bebuk’ün hikayesini anlatacağım.

Morfinli Mehmet; Hacıpiri’nin yukarı mahallesinden. Bebuk’ün ise kalenin dibinde, hamamın arkasında tek odalı evi varmış.

Gündüz vakti ikisinin de ayık gezdiğini gören olmazmış. Nereden temin ettikleri bilinmediği para ile içkilerini alırlarmış.

Bebuk ile parkta veya başka yerde karşılaşıldığında gençlere “ Bakın delikanlılar, benim vaziyetimi görüyorsunuz. Ayakta zor duruyorum. Bu zıkkımı içmekten memnun değilim. İçkiye alıştım bırakamıyorum. Sakın siz içki şişesini elinize almayın, vb.” diye nasihatlarda bulunurmuş. Açıkta içki içmez, elinde içki şişesi de  görülmezmiş.

Morfinli Mehmet sabahları, içki almadığı zaman, halim selim, efendi görünüşlü biriymiş. İçkili iken kimse ile konuşmaz, evini zor bulur, bir yerlerde sızıp kalırmış..

Kışın karın üzerine sızıp, sabahladığı da çok olurmuş.

Karnı aç olduğunda, mahallede kapısını çaldığı, birkaç ev varmış sadece. O evlerden birine gider “ Ana benim karnım aç. Bana bir dürüm yapında yiyeyim .” dermiş.

Gittiği evde yiyecek ne varsa, tepsi ile kapının önüne konur, oda konulanı yer, dua edip gidermiş.

Bebüğün, başında yana yatık şapkası, havalar soğuduğunda da, sırtından çıkarmadığı paltosu varmış.

Kalenin dibindeki bir göz odalı evi, belediye yaptırmış, mahalleliler de içinin eşyasını koymuşlar. Bebuk; kirlenen çamaşırlarını deterjan ve para ile birlikte bir torbaya koyar, torbayı da ihtiyaç sahibi bir evin kapısı önüne bırakırmış. Evden , torbayı alıp, çamaşırları yıkar, ütüler Bebüğün evinin kapısının önüne koyarlarmış. Bebuk evine geldiğinde, torbasını içeri alırmış.

İskilip’te hacca, o zamanlar otobüsler ile gidiliyormuş. Her sene 6–8 otobüs ve eşyaları götüren kamyon ile hacca giderlermiş.

Bir gün bir ilham gelmiş Mehmet efendiye. İçki içmeye tövbekâr olmuş morfinli Mehmet; bir Cuma günü sabahı hamama gitmiş güzelce yıkanmış. Sonrada soluğu otobüsleri hacca gidecek olan, otobüs firmasının sahibinin yanında almış.  “ Ben hacca gitmek istiyorum. Tövbe ettim, içkiyi bundan sonra ağzıma almayacağım.” demiş. Oradakiler şaşırmışlar. “ Mehmet emin misin? İçki içmeden durabilir misin?” diye sorduklarında; kararının kesin olduğunu, içkiyi bıraktığını söylemiş..

Onlarda; ” Sen kararını vermişsen, bizde seni hacca götürürüz.” demişler.

Hacca giden Mehmet; hac farizasını yerine getirerek Hacı Mehmet olmuştur. Hac dönüşü İskilip belediyesine işçi olarak alınmış, evlenerek düzenli bir hayatı olmuş.

Bebukte; Hacı Mehmet’ten 1–2 yıl sonra aynı süreci yaşamış. Hacca gitmeye karar verince, otobüsçüler ondan ücret almamışlar. Esnaftan para toplayıp, kendisine harçlık olarak vermişler. Bebuk daha hacca gitmeden “ Yarabbi; mübarek yerlerde al benim canımı. Buraya beni bir daha getirme.” diye dua edermiş. Hac yolculuğunda yanındaki koltukta, dolmacı Bekir Hallı oturmuş.

Bebuk; mübarek yerlerde haccını güzelce tamamlamış. Mekke’den Medine’ye gelmişler. Orada da ibadet ve ziyaretler tamamlamışlar. Medine den ayrılmadan bir gün önce, kaldıkları otelde Bebuk; yalnız başına bir köşede ağlıyormuş. Onun bu halini gören biri sormuş ” Hacı bebuk niye ağlıyorsun? Bebuk cevap vermiş  “ Ben mübarek yerlerde feyiz alarak, ibadetimi, görevlerimi yapıp haccımı tamamladım. İskilip’e gidince beni azdırıp, tekrar içkiye başlatırlarsa ben ne yaparım diye ağlıyorum” diyerek  Ellerini kaldırmış “ Allahım benim canımı bu mübarek yerde al, burada kalayım.” demiş.

Ertesi günü toparlanıp, yolculuğa çıkmaya hazırlanmış kafile.  Bebük sessiz sedasız, her kesten önce otobüste kendi yerine oturmuş. Diğerleri de otobüse binmeye başlamışlar. Bebuk başını yana dayamış uyuyor adeta, Onu uyuyor sanıyorlar. Birisi gelip ” Hacı uyuma, otobüs kalkacak.” demiş. Ama hacı bebuk’ten ses yok. Bir iki kişi daha gelmiş, bakmışlar ki hacı Bebuk; gerçek dünyasına gitmiş. Ruhunu mübarek yerde teslim etmiş bile. Her kes şaşırıp kalmış. Bir gün evvel edilen duanın, ertesi günü gerçekleştiğini görünce hayretlerini gizleyememişler.

Hacı Bebuk Medine de Cennet’ül Baki’ye, sahabelerin bulunduğu mezarlığa defnedilmiş. Hacı kafilesi de yola çıkıp İskilip’e gelmişler.

Köylüler kafileye sormuşlar ” hacı Bebuk nerede?”

Cevap;” Hacı Bebuk Medine’de, Peygamberimizin, sahabelerin yanında kaldı. Yaradan o’nun duasını kabul etti. O sevdikleri ile birlikte Medine’de kaldı.” diyorlar.

Köylüler Hacı Bebüğün tek göz odalı evinin kapısını açıyorlar. Evin duvarında asılı tabelada şunlar yazıyor.;

Harabat ehlini hor görme Zâkir.

Defineye malik viraneler var.

Yalan dünya da kimseyi küçük görüp, hor bakmamalıyız. Rabbimin yanında kim daha değerlidir? Onu ancak yaradan bilir.

Alıntıdır.

‘HARABAT EHLİNİ HOR GÖRME ZAKİR. DEFİNEYE MALİK VİRANELER VAR’ …
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir