Suriye’deki son gelişmeler, Esad yönetiminin toprak kayıpları yaşamasıyla birlikte uluslararası ilişkileri yeniden şekillendirirken, Ankara ile Moskova arasındaki diplomatik temaslar da hız kazandı.
2011 yılından bu yana devam eden Suriye iç savaşında, Türkiye ve Rusya kritik roller üstlenmiş durumdalar. Ancak son yaşanan olaylarla birlikte iki ülkenin farklı çıkarları nedeniyle gergin bir tablo ortaya çıktığı gözlemleniyor.
3 Aralık’ta gerçekleştirilen Putin-Erdoğan görüşmesi, tarafların duruşlarını daha iyi anlamak açısından kayda değer bir gelişmeydi. Bu görüşmede Putin, Erdoğan’dan Esad rejimine karşı saldırılarda bulunan “terörist” grupları durdurmasını talep etti. Erdoğan ise, Şam yönetiminin siyasi çözüm için daha fazla teşvik edilmesini beklediğini aktardı.
İç savaşta 2020’den bu yana süregelen görece sükunet, HTŞ tarafından rejim güçlerine yönelik başlatılan saldırılarla sona erdi. HTŞ’nin kısa sürede Halep’i ele geçirmesi ve Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu’nun YPG’nin Tel Rıfat ve Münbiç’teki varlığına karşı harekete geçmesi, dikkat çeken bir başka gelişme oldu.
Bu olaylar, Ankara ve Moskova’nın yeniden sahada aktif rol oynamasına sebep oldu. İki ülkenin Dışişleri Bakanları arasında ilk görüşme, 30 Kasım’da gerçekleştirildi. Lider düzeyinde ise 3 Aralık’ta gerçekleşen toplantı sonrası, her iki tarafın duruma ilişkin açıklamaları dikkat çekiciydi.
Ankara: Rejim ile muhalefet arasında diyalog şart
Türkiye’nin resmi açıklaması, Suriye’nin toprak bütünlüğüne verilen desteği vurgularken, kalıcı ve adil bir çözüm için Esad rejiminin siyasi sürece etkin katılım sunması gerekliliğini öne çıkardı.
Birleşmiş Milletler’in 2254 sayılı Güvenlik Konseyi kararına dayanan Cenevre Süreci, Suriye rejimi ve muhalefet arasında bir diyalog oluşturma hedefi gütmesine rağmen, Şam yönetiminin engellemeleri nedeniyle ilerleme kaydedilemedi. Ankara, Rusya ve İran’ı, Esad rejimi üzerinde yeterli baskı kurmamakla ve siyasi çözüm taleplerine kayıtsız kalmakla eleştiriyor.
Cumhurbaşkanlığı’ndan gelen bir diğer mesajda, Erdoğan’ın son gelişmeler ışığında sivillerin zarar görmemesi konusuna vurgu yaptığı belirtildi. Bu ifadenin, İdlib bölgesine yönelik son saldırılar bağlamında değerlendirildiği düşünülüyor.
Kremlin: ‘Terörist’ saldırılar son bulmalı
Kremlin’den gelen açıklamalar ise daha sert bir üslup barındırıyor. Putin, Suriye devletine karşı başlatılan “terörist saldırganlıkların” acilen son bulması ve rejimin ülke genelinde istikrarı sağlaması için desteklenmesi gerekliliğini gündeme getirdi.
Ayrıca, Putin’in Ankara’nın bölgedeki etkisini kullanarak bu sürece katkıda bulunması beklentisi ortaya koyduğu ifade edildi. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova da 4 Aralık’ta yaptığı basın toplantısında, Moskova’nın Suriye liderliğinin “terörist gruplara” karşı mücadelesine destek verdiğini belirtti.
Her ne kadar farklı değerlendirmeler söz konusu olsa da, Ankara ve Moskova’nın Astana Süreci çerçevesinde Tahran’la birlikte ortak koordinasyon ve diplomatik çabaların sürdürülmesi konusundaki mutabakatları dikkat çekiyor. Üç ülkenin dışişleri bakanlarının 7-8 Aralık tarihlerinde Katar’da bir araya gelmesi bekleniyor, ancak bu toplantının kesinliği henüz teyit edilmedi.
Geçmişte karşılaşılan krizler
Türkiye ve Rusya, 2000’lerin başından itibaren ekonomik ve enerji alanlarında işbirliğini artırdı. Ancak Suriye kaynaklı jeopolitik sorunlar, son 10 yılda sık sık karşı karşıya gelmelerine yol