Klinik Psikolog Hilal Savaş, büyük depremlerin sadece fiziksel yapılar üzerinde değil, bireylerin psikolojik durumları üzerinde de derin etkiler bıraktığını vurguladı. Depremin ilk günlerinde ortaya çıkan psikolojik tepkilerin önemli olduğunu belirten Savaş, “Depremler, kontrol kaybı hissini, güven duygusunda sarsılmayı ve hayatta kalmaya dair korkuları tetikleyebilir. Sonrasında birçok insanda şok, inkâr, yoğun korku, uyku bozuklukları, ani irkilmeler, öfke patlamaları, içe kapanma ve suçluluk duygusu gibi ruhsal tepkiler ortaya çıkabilir. Bu tür tepkiler, travmatik olayların ardından beklenen doğal bir süreçtir. Belirtilerin iki haftadan uzun sürmesi veya günlük yaşamı ciddi şekilde etkilemesi durumunda uzman desteği almak son derece önemlidir” ifadelerini kullandı.
Savaş, birçok bireyin travma sonrası kontrol kaybı yaşayarak yetersizlik veya suçluluk duygularını içselleştirebileceğine dikkat çekti. Kontrol duygusunun küçük adımlarla yeniden kazanılmasının önemli bir aşama olduğunu söyleyen Savaş, yetişkinlerin duygularının genellikle bedene yansıdığını belirtti. Travma sonrası bedensel regülasyonu sağlamak için mindfulness temelli gevşeme teknikleri (beden taraması, ayak basma egzersizleri, nefesle gevşeme) gibi yöntemlerin uygulanabileceğini ifade etti. Depremler, bireysel sadece değil, aynı zamanda toplumsal travmalar olarak görülüyor. Bu süreçte yararlılık hissinin psikolojik dayanıklılığı artırdığı, bireylerin küçük toplumsal katkılarda bulunmalarının, travmanın pasif deneyim olmaktan çıkmasına yardımcı olabileceği vurgulandı. Ayrıca, medya maruziyetinin sınırlandırılması gerektiği, sürekli deprem haberlerinin izlenmesinin kaygıyı artırdığı belirtildi. Bilgi almak yeterli, maruz kalmak yıpratıcıdır” şeklinde konuştu.
ÇOCUKLARIN DÜNYASINDA SARSICI ETKİLER
Depremlerin çocuklar üzerinde de ciddi etkilere neden olduğunu hatırlatan Klinik Psikolog Hilal Savaş, sözlerine şöyle devam etti: “Depremler, çocukların yalnızca fiziksel boyutlarını değil, duygusal, bilişsel ve sosyal dünyalarında da derin izler bırakır. Özellikle küçük yaştaki çocuklar için güvenli bir dünya algısı, bu tür yıkıcı olaylarla sarsılır. Çocuklar, yaş ve gelişim düzeylerine göre farklı tepkiler gösterebilir. Okul öncesi dönemdeki çocuklarda alt ıslatma, parmak emme ve aşırı yapışkanlık gibi davranışlar; ilkokul çağındaki çocuklarda baş ve karın ağrısı, dikkat dağınıklığı ve suçluluk duyguları; ergenlik dönemindeki gençlerde ise sosyal çekilme, varoluşsal sorgulamalar ve kaygılar görülür. Çocukların bu süreci nasıl atlatacakları, ebeveyn tutumuna bağlıdır. Duyguların bastırılmasından çok, ifade edilmesine alan açmak önemlidir. ‘Korkma, her şey yolunda’ gibi bastırıcı ifadeler yerine ‘Evet, korktuk ama birlikteyiz’ gibi güven verici sözcükler kullanılmalıdır. Çocukların oyun yoluyla hissettiklerini ifade etmeleri de önemlidir. Rutinlerin yeniden inşa edilmesi, onlara güven hissi verecektir. Temel alanlarda (yemek, uyku, oyun ve okul) öngörülebilirliğin sağlanması büyük bir önem taşırken, bedensel temasın da güven duygusu yaratacağı ifade edildi.”
NE ZAMAN UZMAN DESTEĞİ ALINMALI?
Deprem sonrası çocuklarda yoğun öfke, içe kapanma, okula gitmeyi reddetme, aşırı tetikte olma durumu, kalıcı kabuslar ve fiziksel yakınmalar gibi belirtilerin iki haftadan uzun sürmesi halinde uzman desteği alınmasının gerekli olduğunu ifade eden Savaş, “Unutulmamalı ki çocuk