ABD’de Başkanlık Seçimleri’nin Donald Trump tarafından kazanılması, ülkede 80 yılı aşkın süredir var olan bazı politik geleneklerin önemli ölçüde değişmesine neden oldu. Bu değişim, ABD’nin Rusya’ya karşı Avrupa’nın yanında durma geleneğini de kapsayan geleneksel politikaların zayıflamasını beraberinde getiriyor.
Trump, ABD’nin Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında Ukrayna’ya destek olmasını, Amerikan vergi mükellefleri için bir yük olarak değerlendirmekte. Aynı zamanda, Rusya ile normalleşmeyi ve bu süreçte Ukrayna ve Avrupa’yı göz ardı etmeyi savunan Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskiy’den ‘daha kolay bir müzakere partneri’ olduğunu ifade ediyor.
ABD’nin II. Dünya Savaşı sonrasında inşa ettiği dünya düzeninin Trump tarafından sorgulanması, dünya genelinde büyük bir şaşkınlık yaratsa da, bu politik dönüşümün arkasındaki isim olarak emekli Korgeneral Keith Kellogg öne çıkıyor. İngiliz The Telegraph gazetesine göre, Trump’ın Ukrayna’yı ‘zayıflatma’ ve ülkeyi müzakerelere zorlama stratejisi, Kellogg’un çizdiği plandan başka bir şey değil.
Korgeneral Kellogg, geçtiğimiz nisan ayında Trump’a sunduğu raporda, Ukrayna’ya yapılan askeri yardımların kesilmesinin, Kiev’i müzakerelere zorlamak amacıyla kullanılabileceğini önerdi. Raporun başlığı ise “Önce Amerika Dış Politikası, Trump Yönetimi Döneminde Rusya’dan Kaynaklanan Riskleri Nasıl Azalttı” olarak belirlendi.
Planın içeriği nedir?
Bu rapor, ulusal güvenliğe yönelik “Önce Amerika” yaklaşımının Rusya-Ukrayna Savaşı üzerindeki etkisine vurgu yapıyor ve savaşın önlenmesinin en önemli yol olduğunu öne sürüyor. Rapora göre, Rusya, Ukrayna ve NATO’ya karşı sert bir ABD dış politikası ile Putin’e direnen güçlü bir liderin, Putin’in 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal etme emrini vermesini engelleyebileceği iddia ediliyor.
Durum nedir?
Trump’a göre, Başkanlık döneminde müttefiklerine ya da düşmanlarına karşı her türlü ‘duygusal’ tutumu bir kenara bırakıp, güç ve kontrol esasına dayandı. Trump, bu yaklaşımıyla, Beyaz Saray’ın ilk döneminde Putin’i Ukrayna’yı işgal etmekten alıkoyduğunu öne sürüyor.
Fakat dışardan bakıldığında, ABD Başkanı’nın Rusya’ya karşı gösterdiği tutum, bir telefon görüşmesinin ardından müzakereleri duyurmasından bu yana oldukça yumuşamış gibi görünüyor.
Barış görüşmeleri başlatıldığı günden bu yana Trump, Rusya’nın G7’ye yeniden kabul edilmesi için çaba sarf ediyor. Ayrıca, Ukrayna’nın işgalinden sorumlu tutulan Rusya’yla ilgili uluslararası açıklamaları engelliyor ve Putin’in Ukrayna şehirlerine yönelik saldırıları için herhangi bir bedel ödemeyi reddediyor.
Plan kapsamında ABD, Rusya’nın ilerlemesini durdurmak ve ateşkes ya da barış anlaşmasından sonra tekrar saldırmamasını sağlamak için Ukrayna’yı silahlandırmaya ve savunmasını güçlendirmeye devam edecek. Ancak gelecekteki Amerikan askeri yardımı, Ukrayna’nın Rusya ile barış görüşmelerine katılmasını gerektirecek.
Korgeneral Kellogg’un tahayyülleri, Trump’ın Putin ile barış görüşmeleri başlatması ve ardından Zelenskiy’i müzakere masasına davet etmesi ile adeta gerçeğe dönüştü. Kiev ve Washington arasında bir maden anlaşması yapılırken silah sevkiyatı da başladı, ancak Trump ve Zelenskiy arasında yaşanan tartışma ilişkileri kısa sürede olumsuz etkiledi.
Bunun hemen ardından ABD, Ukrayna’ya yönelik silah gönderimini durdurdu ve istihbarat paylaşımını kesti.